28.06.2017

Hicbisi yapmamanin dayanilmaz hafifligi - donem 3 - gun3

Bugun son donem yasadigim en keyifli gundu. Nedeni, tum gun hicbirsey yapmadim. Daha dogrusu birseyler tabi ki yaptim da, planli bir gun degildi. Yetismek icin caba gostermedim hicbir programa. Normalde gune 7 30, en gec 8 gibi uyanarak baslarim. Tatil gunleri de dahil. Yataktan cikmam bir sure alir bazen, bazen de hemen firlarim, gune gore degisir.

Dun gece 3e dogru yatmanin verdigi uykusuzlukla, 9 30 da alarmsiz kendim uyandim. 6 saat uyku cok onemli. En az beden 6 saat uyumali, en fazla da 6 saat, gerisi vakit kaybi. "Ben 8 saat saat uyumazsam kendime gelemem" diyenlerdensen, senin zihnin oyunu o. Bir yerde okumustum, sonra bir de bi hocamdan duydum. Bana inandirici geldiydi o zaman. Hatta biraz daha bilgi edineyim diye uyku uzerine bir kitap aldim da, daha baslamadim. Baslayinca paylasirim icerigi sizinle.

Konuya donelim, sabah kendi kendime uyanip biraz daha uyuyayim diince saat oldu 10 30 kalkis. Kahvalti hazirlamak, en yavas halimle 1 saat surdu. 11 30 gibi balkonda minnos bir tabure uzerinde Cilek'le kahvaltimizi yaptik. 2 saat surdu kahvalti. En sevdigim ogun oldugundan, ve cok yavas yemek yedigimden, eger kosturacak yer de yoksa, ne kadar uzun surerse kahvalti, o kadar zevk verir bana. Haz ogunu diyebiliriz. Balkonda biraz guneslendikten sonra, kanepeye uzanmaya dogru hamlemi yaptim kitabimi okumak icin. Fakat o aci ani yasadim. Kitabim yok, bildigin kayip. Ne tekirdagdaki evde ne arabada ne de evimde cikti, Defne Suman'in Yaz Sicagi isimli kitabini okuyordum. Pek icime oturdu, neyse kismet artik yenisini alacagim bir ara, simdi baska yarim biraktigim bir kitaba gectim. Derken tabi ki uyku geldi ve hop yataga attim kendimi. 2,5 saat araliksiz uyumusum. Boyle durumlarda ucak modundaki telefon en sevdigim. Uyandim, acikmistim. Canim karpuz cekti.  Tekirdag donusu karpuz kavun almamak olmaz. Hemen dun aldigim super tatli karpuzu kestim, oh mis tavsiye ederim. Karpuz almak icin oraya gidebilirim tekrar! O kadar sevdigim bir meyvedir.

Baktim saat 5 45, eh dedim, yoga ister bu beden. Hem yarin sabah studyoyu ben acacagim icin, anahtari da almam lazim. Hop kalktim, matimi omzuma taktim Cihangir Yoga caddeye Chris'in herkese acik seviye dersine yurudum. Evden yurumem 15 dk maksimum, eski eve gore cok yakinim.
Sinifin kalabalikligini maksimum: 64 kisi. Yarisi biz hocalar, diger yarisi da mudavimler.
Eskiden boyle kalabalik ders gordugumde kacar girmezdim derse. O donem ogrenciydim. Terlersem ne olur, yan mattaki terlerse naparim, ya terli teniyle degerse bana, ay o hareketleri yapamicam, rezil olucam gibi, su an tuhaf gelen, o donem cok normalmis gibi kabullendigim, zihinsel kaliplarim vardi. Zamanla yumusuyor insan. Yeter ki durumu farket, ve icinde biraz durmaya birak kendini. Icinden gecince, seni rahatsiz etmemeye basliyor. Les gibi koktugum da oldu, cok terleyen birileriyle ders yaptigim da oldu. Bir yerden sonra hic umrum olmadi. Hepsi zihinde bitiyor.  Kendin matin ustunde kendinle oldun mu, kiriliyor kaliplar, degil 64, 644 kisi olsa farketmiyor oracikta.

Sinifin en on, en sag kosesinde, sadece matim kadar yerde yaptim dersi ve Chris'le pratik tabi ki cok iyiydi. Inversion olmayan bir dersti, onun yerine hic haz etmedigim vasisthasanayi 3 tur yaptirdi. Su pozla bir turlu barisamiyorum (yanda gorebilirsiniz durumu). Flexmobility sendrome olaran biri olarak, eklemlerimde kontrolum neredeyse yok. Dirseklerim beni cok zorlasa da bu pozda, yine de asla vazgecmiyorum ve deniyorum. Bir gun olacak tam hakkiyla. 3lemenin sonunda camatkarasana(wildthing) ile noktalatti ki en sevdigim bolumuydu dersin. Uzun bir shavasanayla noktaladik dersi. Iyi ki katilmisim. Cikista yoga sahil ekibiyle yemek yedik, yine plansiz bir durum benim icin, karni doyurup eve yurudum ve sizlere bu satirlari yaziyorum simdi.

Kendine vakit ayir ve hicbirsey planlamadan bir gun gecir. 4 guncuk tatil o kadar iyi geldi ki, yarin is olmasini dert bile etmiyorum o derece :)

Yarin yogun gun, pratik yapamicam 2 ders vericem, ayrica ofis durumlari ..

Belki gun icinde kucuk bir mola yaratirim kendime kim bilir :)

Tatli ruyalar

Irem




27.06.2017

Huzur nerede? - 2.gun

Tam 1 saattir gulmekten karnim agriyor. Ne sansliyim di mi? Sabah periyod sebebiyle beni yoran karin agrisi,  gece gece gulmekten dolayi karin agrisina dondu! Sen biliyorsun kendini, elefonun diger ucu. Kucaklarim seni. Guldurenlerimiz cok olsun diyerek, konuya gireyim. Zira cok uzun yazamicam bu aksam.

Yoldan yeni geldim sayilir, 1,5 saatlik yolu 3 saatte donunce sinirlerim tepeme cikti haliyle. Hem sol seridi kapamis tuhaf plakali arabalar, hem de ic doluluk sebebiyle aynadan arkasini gormeyen bayramcilar derken, evime ulastim saglam olarak sukur.

Boyle kisa kacamaklarda ne yazik ki kedime bakacak kimsem olmuyor ve 3 gun yalniz kaliyor Cilek evde. Cocugumu evde yalniz birakmis gibi oldugum icin, bugun dondum kosarak eve. Yoksa hicbir guc beni sehre donduremezdi. Gercekten sehir sinirlarina yaklasinca bile insanlarin gerginligi direk yansiyor, sakince ciktigim yolda kendimi cok kizdigim kornaya basarken buluyorum bir an. Elde diil, delirtiyor bazi soforler, sabrimi zorluyor. Sabir da bir yere kadar diyerek, neden sehirde araba kullanmayi biraktigimi hatirlayip, cok sukur toplu tasima kullanan bir insanim diyerek, geride biraktigim cimenlere geri donmek istiyorum.

Bu sabaha karsi 4'e kadar bir arkadasimla, dunyayi kurtardik. Ne sohbet, ne sohbet. Fondaki muzik Portishead'den, Elvis Castello'ya, Bill Evans'dan Depeche Mode'a cesitliydi. O icki, ben yesil cay icerek, konustukca konustuk. Son donem kimle konussam hepimizin tek bir istegi var ortak: huzurlu bir hayat, huzurlu bir iliski. Peki neden hepimiz bunun arayisi icinde olup da, elde edemiyoruz?

Disardan bakinca, herkes huzuru isterken, iliskiler surekli kavga gurultu ve beklentiler uzerine kurulu. Herkes gergin. "Onu yapmadi, bunu almadi, soyle demedi, beni sevmiyor" kafasina geciyor aninda. Oysa once sen kendini seviyor musun? Kendine deger veriyor musun ki, karsindakinden bunu bekliyorsun? O aradigin huzur senin icinde ne kadar var ki, iliskinde bunu ariyorsun?  Butun gece ve bugun bu sorularla doldum, hala soruyorum kendime. Zaten uzun zamandir sordugum sorular bunlar kendime. Ve kendimle super barisik oldugumda basima neler geliyor cok iyi biliyorum. Zaten butun olay o ince cizgide durabilmekte. Hayat seni alip hop ters koseye yatirdiginda hala ayni sevgi ve sevkatte misin?

Bugunu duvarda yin yoga ile yumusattim. Agrim yok derken iki gundur tuhaf agrilar icinde kivraniyorum arada bir gelen kramplarla. Nazar degmesine inanan ben, bazen sus cok yazma konusma diyor.Duvarda yin denemediysen hemen gel bir ders yapalim asik ol. Birakmayi ogrenmek oyle bedensel ifade edilir sanirim.

Bu aksamda az yazacagim derken, yine bisiler cikti iste.  Tatli niyetine, sor kendine: huzur nerede icinde? Sonra basla disaridakini aramaya.

Tatli ruyalar ya da sabah okuyanlar gunaydinlar. Guzel gun olsun, hepimize.

Irem

ps:poz fotosu
icin tatlis Ozlem'cime cok merci

25.06.2017

Deliye Her Gun Bayram - Donem 3 - Gun 1

Selam yeni donem!
Ikincide cok calkantili bir surecteydim, bakalim bunda neler bekliyor matin uzerinde beni..

#28gunyoga bana paylasmayi ve destegi o kadar guzel hatirlatiyor ki, bazen herseyden umudumu yitirdigim anda, buluyorum kendime bir 28gun yazisi, onun destegiyle kendime geliyorum. Bak o da bu buhranli yollardan geciyor diyorum. Neden buhran ? Bu gunler bana baya buhranli oldu da ondan..

Neredeyse 1 hafta olacak kabullenmekte ciddi zorluk cektim sehre donmus olmayi. Once zihinsel, sonra bedensel, sonra tekrar zihinsel arizalara gectim. En son bombam, cuma aksam eve donerken, eve giden sokagi kacirip, kendimi bambaska bir yolda bulmamdi. Hani kendimden korktum derler ya, o an korktum. Beden zihin kopuklugunu bu kadar net uzun zamandir yasamamistim.

Neyse ki beni sehirden kurtaran canim dostlarim Emre ve Ozlem oldu.o ihtiyacim olan dogayla ic ice olmayi, evlerine davet ederek sundular bana. Bu arada 5 aylik bebeklerinin adi da Doga. Asil en buyuk moral deposu bana o oldu 2gundur. Tekirdag'da, bizim meshur eski parti evi, nam-i deger chillax house'dayim dunden beri. Tam bir rehabilitasyon yasiyorum. Yiyip, uyuyup uyanmak ve bir de bebisle oynamaktan baska birsey yapmiyorum. Doga bebek butun enerjimi degistirdi. O minik ayak parmaklarini emmeye calisarak, 2 gundur mutlu bebek pozunu o kadar dogal ve zevkle yapiyor ki, izlemeye doyamiyorum. Ayrica inanilmaz bir iletisim halindeyiz, yan yan gulusune hayranim. Bir bebekle kurudugum en uzun iletisim burdaki sure. Hepimizin, kosulsuz sevgi ile dolu dogdugunu ve sonra onun uzerine neler insa ettigimizin, en guzel ornegi oluyor.

Dun yeni ay sebebiyle yoga yapmadigimiz halde, kisa bir pratikle, yin yoga yaparak gunu kapadim. Bugunse, karin agrilarim artti ve beklenen durum geldi. Periyod doneminde yoga yapanlardanim, ve iyi geldigine inaniyorum, zaten tantra egitimlerinde de yapmak iyi gelir diyorlardi, kendini yormamak kaydiyla. Bunca sene hastaneye kaldirilip serumlar yerken, yogayi aktif sekilde yaptigim donemde,hic agzi sizi cekmedim diyebilirim. Yin yoga egitimi aldigimdan beri de, yin yapiyorum o gunler ozellikle, daha iyi geliyor yumusak akislar ve bag dokulari hedef alan pozlar.

Dun yin yapinca, bugunu hatha ile gecirdim. Zaten beden de onu istiyordu. Isteklere cevap vermek onemli. 45dakikalik bir akis yaptim. Icinde gunese selamdan, ayaktaki pozlara, kol dengelerinden, kalca acicilara, geriye egilmelerden, one egilmelere ve burguya hersey vardi. Sonuna prana (nefes) calismasi ve cok kisa bir meditasyon bile ekledim. O kadar iyi geldi ki ! Bi kere kesinlikle ilk buldugun cimde kos yoga yap,matsiz! Birak bocek, karinca, orumcek ne gelirse gelsin. Yemezler seni. Topraklanma cok iyi geliyor, dene bi. Ve ilk defa kendimi videoya full cektim. Genelde bir poza girerken falan cekim yaparim da tam video yapmamistim odevimiz olmasina ragmen egitimde. Bazi pozlarda nasil yamuk durabildigimi, ogrencileri duzelttigim seyleri kendimin de yaptigini gordum. Hatasiz kul olmaz, elbet dogru yol bulunur :)

Doga bebek annesini emerken benim onlarin bir kac mt otesinde yoga yapmam, kus sesleri, gunes batisi, cok sihirli bir bayram gunu oldu benim icin.

Sabah Doga bebegin yeni havuzunda verdigim pozla sizi oper, kucaklarim. Iyi bayramlar olsun, gozlerimi saglikla acitigim ve nefes aldigim her gun, bana bayram ne de olsa. Yeni donem hayirli olsun cumlemize.

namaste

Irem


21.06.2017

Umdugunu değil, buldugunu alacaksin hayattan

Hayatla ilgili ne plan yapıyorsan, bırak koy kenara. Olmayacak şey olmuyor. Olacakların da önüne geçemiyorsun.

"17 - 27 haziran tarihleri arasında tatildeyim", "oh miss 11 gun yokum" derken, son 1 ay kala, biletlerini aldığım, İzlanda'ya tek başına gitmekten vazgeçip, Osho Primal'a kayıt yaptırdım. Merkür gerilerken yapmayacaksın arkadaş hiçbirşey.

Pazartesi başlayan primal, dün sabah iptal oldu. Sebep, bizde kalsın. Tek söyleyeceğim şey buna da şükür. Zamanlama, sonraki gelişmeler, herşey olması gerektiği gibi oluyor. Bu satırları yazma raddesine gelene dek, hepimiz değişik bir süreçten geçtik. Benim süreç özellikle kararsız oldu. Bir gece önce olacakları kısmen hissettiğim için, şokunu biraz derin yaşadım, sonra şükrettim. Bazı şeyleri kaybettiğimiz anda ya da planlarımız dışında bir olay olduğunda, verdiğimiz tepkilerde farkında değiliz çoğunlukla..

Şükret. Aldığın nefese, sağlığına, sevdiklerine, evrene.

Herşey olması gereken zamanda, geliyor önüne.

Oraya giderken yaşadıklarım, ediğindiğim yoldaşlar, geçirdiğim her ana şükür,
Yarın yazımda onlardan bahsedeceğim.

Bu akşam, planda olmayan bir durumda buldum kendimi, acil ihtiyacı olan yogini arkadaşıma yardımcı olacağım. Derse gidiyorum.

Belki gelirsen matta görüşürüz..

Şükür.

İrem

ps:foto hızır kampın kapısına gelirken, telefonla bağlantıyı kaybettiğin ilk nokta. en sevdiğim spot.



18.06.2017

Bekleme yapma

19. gun. Normalde ctsileri dersim var 13:15 findiklida. Bugun cok mutlu bir sebepten dolayi, dersimi veremedim. Hocalik yolunda ilk adimlarimin mimari Cag Rical Gurle ve zarif sevgilisi Pinar'in nikahlarina gittim. Cok mutlu olun canlar.

Dersim olmayinca, 11:30 Firat'in CY3 sinifina katilabilme sansini yakaladim. Yalniz gercekten dun Firat'a surprizim var  derse gelicem dedigimde, ozel bir ders hazirlayacagini soylemisti ve gercekten de matta ask yasadim! O ne akisti Firat'cim. Cok tesekkurler! Hala tek tek her asananin tadi damagimda .. Bu arada son donem yaptigim en zor pratikti net. 20.dakkada cikaramicam dersin sonunu sanirim derken, bir anda hic bitmesine donmek de benim askta dalgalanmalarima benziyor. Ders sonu, hic bitmesin istedim.

O hic bitmesin istemedigim anlar hayatta da cok oluyor. Sizin de oyle degil mi ? Yedigim dondurmadan aldigim haz bile bazen "ay hic bitmese" dedirtebiliyor. Kis bitmesin, tatil bitmesin, ders bitmesin ... Hep bir o zevk aldigin ana takili kalma durumu.
Butun gun bunu dusundum. Hic bitmesin dedigim pek cok seyin bittigini, hatta biterse naparim ben dedigim seylerin artik hayatimda olmadigini .. Onlarsiz da yasandigini .. Anilara tutunarak, o bitmemesini istedigin seylerin bittigini farkedip, ozledigini zannetmeyi. Bugun butun bunlari yasadim canlar. Zihnin oyunlari iste. Naparsin, o da can, o da ben .. Yeter ki takili kalma anilarda, acilarda, hadi ilerle canim. Bekleme yapma.

artik yatma vakti, sabah uzun yol soforlugu yapicam. ben yokken, iyi bakin kendinize.

operim hepinizi

Irem

ps: 35.yas gunum, Rio'dayim, hayata dil cikariyorum. hey gidi gunler :) sukur !


18'in buyusu

8 numarasiyla kucuklugumden beri bir yakinimdir. Zaten hayatin anlami kitabini bilen varsa ona gore 8im .. bosa degilmis o yakinlik ..

8li rakamlara olan yakinligim, 18'le hayat donemecleri olarak devam etmekte.

18 yasimda, 18 mayo numarasiyla Elite Model Look yarismasina katildim. Evet o benim, bir kac sene oncesine kadar, hot guzeller sitesinde ulkenin en guzel kadinlariyla ayni sitede fotograflarim vardi. Harpers Bazaar'dan, her genc kizin ruyasi Cosmopolitan'a kadar pek cok dergide fotograflarim cikti. Reklamlarda oynadim. O geceden sonra, yillarca severek fotomodellik yaptim. 18 bana ugur getirdi. Ergenligim boyunca zayifligimla dalga gecenlerin travmalarini, kendimce sildim.

18 Ocak 2015'de, tam da yoga hocasi oldum, mezun oldum derken,  kendimi gercekten "ikiye ayirdim". Sol ust bacagin popomla birlestigi yerdeki kaslar ve tendon tutunduklari yeri birakmayi tercih ettiler. 1,5ay yatalak sayilacak bir surec yasadim. Ilk gunler tuvalete yetisemedigim icin altima isedigim bile oldu. 6 ay yoga yapmaya yanasmadim bile. Sonra bir temmuz gunu Zeyneb Uras ile tanisip, Cihangi Yoga staj programina secilene kadar.  Tesekkurler hocam bana inandiginiz icin. Sonra hocalik yolculugum basladi. "Iyi ki de kopmuslar" diyebildigim hale gelmek 2 seneyi buldu.  Hala orda hissi var, o ayri. Alistim kendisiyle yasamaya.

Gecen yaz 18 Haziran'da korkularimdan birini yasadim, aldatildigimi ogrendim.  Ilk defa mi aldatiliyordum, hayir. Bu sefer farkli yaklasmayi denedim. "Aldatilan ben diilim, sen kendini aldatmissin" diyerek hayata devam ettim. Iliskilere farkli bakis acisiyla yaklasmayi ogrendim. Hani buyudum derler ya. O gun, olgunluk nedir, onu ogrendim.  Iliski o donem bitti, sonra yeniden basladi. Yurumedi. Herkes kendi yoluna gitti.

Dun 18. yoga gununde, sevgili Azize'nin son birkac yin dersinden birine girip, durmanin muhtesemligine kapilarak, baskasi mutlu olsun diye istemedigim bir seyi yapmadim. Kendi mutlulugumu sectim kisacasi. Cogunlukla insanlari kirmamak icin, cok kere istemedigim ortamlarda oldugum oldu. Dun bu donguyu kirdim. Gercekten buyuk rahatlama geliyor, deneyin. Senin seciminden dolayi darilmak, kirilmak karsindakinin elinde, senin degil.

18 Haziran 2017 kendim icin, kendimle ve ailemle aramda her ne var ise temizlemek icin, primal'a gidiyorum. Primal nedir derseniz, linkine bakabilirsiniz. http://www.hizirkamp.com/primal.html Ikinci dogum olarak geciyor. Gecen sene, Isvec'te yeniden dogusu nefes ile yapmistim. Gercekten yeniden dogmustum. Onun yazisini da gecen seneki agustos yazilarimdan birinde bulabilirsiniz blogda. ,Yeniden dogumun Osho tarzini deniyecegim, bakalim neler olacak. Donuste bir kismini paylasmayi denicem.

18. gun pratigimden bana kalana gelince, Azize'nin soylediklerinden biri, surekli kulagimda: "hersey gecer". Bir budist soylemiymis.
Evet hersey geciyor. En dipte, en aciyi yasadigini sandigin an, bitmeyecek sandigin sey, gecip gidiyor. Ve sen daha da guclenerek cikiyorsun icinden olayin.
Yeter ki inan kendine. Guven kendine.

Yasanan ve yasanacak hersey icin binlerce kere sukran.

Namaste

Irem

Ps: foto 18 ocak 2015, kazadan birkac saat once, pastoral vadide, saglam kaslarimla son fotom. simdi cok daha guclu bacaklarim var, buna da sukur !








16.06.2017

17

Teoman'ın en sevdiğim parçalarından 17 .. 20li yaşların başlarındaydım. Üniversiteye gidiyordum, kasedini aldığımda. Kim bilebilirdi o zaman .. 
Parçanın benim için en etkileyici sözleri şunlardı :

"Çok beyazdı, kir tutardı 
Ömrü kelebek kadardı .."


Kelebeklerin ömrü gerçekten de o kadar kısa mıydı ? Daha sonra yıllar içinde öyle olmadığını öğrenince, hep çok narin olduğunu düşündüğüm ve bana aşkı hatırlatan kelebekler için çok sevinmiştim. Yani zaten akıl var, mantık var, düşünsene  yaşam döngüsündeki "yumurta", "tırtıl" ve "koza" dönemleri dahil nasıl 1 gün yaşar bir canlı ?? Bazen ütopyalarla dolduruyoruz zihnimizi .. Sonra da onlara inanmayı seçip kendi gerçeklerimizi yaratıyoruz .. 

Bugün ofiste camdan dışarı bakarken önümden geçen münnoş beyaz kelebek, 17'ye geri döndürdü, ve açtım parçayı dinlemeye, sonra da üşengeçlikten yazamadığım 17.gün yazımı yazmaya başladım ..

Canlar, bu sefer biraz yaydım itiraf ediyorum bu 28günü. Aslında yaymak biraz acımasız olur, bitmeyen taşınma işinden dolayı hala o kadar ayakta bir hayatım var ki, yoga matımı serecek yerimi bile ayarlamadım evde .. Her seferinde başka bir köşeye koyup olmadı burası diyorum.. Bu a zihnin bir oyunu çok iyi biliyorum. İnşallah en yakın zamanda kendime huzurlu bir alan yaratacağım evde.. 

Bu dönemde klasik pratiklerim dışında, yoganın değişik çeşitlerini deneyimledim. Bir gün göz yogası, bir gün yüz yogası, bir gün karma yoga, bir gün hadi çimlerde bi ters durayım, bunu da deneyelim, hadi bi hollowback yapacam, hop duvara yapıştır popoyu derken pek çok çeşitle akışta #28gunyoga'ya devam ettim. İlla matın üstünde değil yoga. Hayatın kendisi yoga. Olaylara karşı verdiğin tepkiden tut, yediğin yemekten, aldığın hazza kadar .. Herşey yoga. 

Dün 17.gün yogasını sevgili Burcu Göncü'nün CY3 dersiyle yaptım.Uzun zamandır Burcu'yla pratik yapmamıştım. Özlemiştim, deneyin derim prenses yoginiyi. 
Aynı derse öğrencim Levent de girdi ve "neden enerjini harcıyorsun? bu akşam dersin yok mu?" dedi. 
Evet 21:45 dersim vardı, ve buraya tam da onun için, enerji toplamaya gelmiştim. Bütün kilit orda zaten, matın üstünde farkında olmak, ayak tabanlarımı hissetmek, kasları çalıştırmak, konsantre olmak.. bunların hepsi benim enerjimi yükseltiyor. Her ders sonrası o beyaz kelebek gibi kanatlanıp uçuyorum adeta. Hatta eski sevgilim, "sen hep yoga yapsana" derdi. Kendisini sevgiyle anıyorum. 

Burcu öyle bir konuşmayla açtı ki dersi tam benlikti: bugün gel niyet etme dedi. Her niyetinde bir engel, bir pürüz çıkar önüne dedi. Olanları olduğu gibi karşıla, kucakla dedi ve orda anında dün sabah yaşadığım ofissel krize gittim. Bütün günümü, karın ağrısıyla geçirmeme sebep olan Koreliler'in etkisinde o kadar kalmıştım ki, ilerleyemez olmuştum günlük akışımda. Tam da o an bıraktım direnmeyi ve aktım matta. Tüm gün bedenimde ve zihnimde tuttuğum o ekşi acıya nasıl dayanmıştım o saate kadar ? Bunu hep yapıyoruz kendimize. Birşeye takıyoruz ve pürüz çıktığında, olan bitene takılı kalıp, gelen güzellikleri kaçırıyoruz. Oysa hayat o kadar güzel ki, gidenden sonra gelen daha da güzel her zaman. 

O yüksek enerjiyle, eve gidip bişiler atıştırıp stüdyoya geri döndüm. 21:45 CY1 dersim var.. En büyük şansım evimle stüdyo arası yürüyerek 15dk.  

Ve belki de orda teslim olmanın verdiği enerjiyle, tüm gün omuzları düşük karın ağrısıyla gezen ben, sınıfta 26 bekleyen canı görünce, hayattaki mucizelere şükrettim. 
Birşey gidiyorsa, inan daha güzelini veriyor evren. İlk günler özel ders gibi olan ders, gittikçe çoğalıyordu .. 

Şükür.

Siz 17'yi okurken, ben hayatımda yeni bir alan açmaya, 9gün sessiz olacağım kampa odaklanmaya başladım bile. 1 güncük kaldı. Çok heyecanlıyım. Biberon ve çocukluk ayını al gel dediler .. ikisini de aldım gidiyorum. Gerisini bilmiyorum. Yeniden doğuma gidiyorum ..

28gunyoganın son günü ordan çıkacağım. 

28'inde 28'de görüşürüz :)

namaste

ps: dün akşam ki dersimin çıkışında, Eda ile beraber çimenlerde koşturup, treepose'u beraber yaptık. Eda'cım, konuştuğumuz tüm hayallerin hayırlısıyla gerçek olsun, ışıldamaya devam.. 


9.06.2017

Dolunay etkisi

Bugun 10. gun. 28in 10unu bitirdik. Bu sefer akista kalmayi secerek 10 da 5 yaptim. Sucluluk 0! Bu aksam ogrencilerimle de paylastim. yapacagin seyi, hedef ve hirs haline getirdigin anda ondan bir fayda saglayamiyorsun. Oysa kendimi rahat birakarak su an 28in faydasini tepe tepe yasamaktayim!

Bu gece, 9 haziranda olan yay burcu dolunayinin etkisinden mi nedir bilemedim, normal disi bir gece yasiyorum. Yukselen burcum yay oldugu icin belki de?

Ey yaylar ve yukselen yaylar siz ne durumdasiniz? Son yillarda gecirdigim en enerji patlamasi yasadigim dolunay gecesi. E hal boyle olunca faydalanmak gerek. Once 21:45 dersim CY caddede, sonra tatli Ali Usta surprizi, ardindan eve donus ve uykum yok, ne yapayim derken: gece yogasi! 10. gunu kacirmasam ne guzel olur diyerek, kosarak mati kapip yere sermek..

Cin gibiyim canlar ! Yani icim icime sigmiyor, hani boyle hucrelerin hepsini hissedersin kanli canlisindir.. Aynen o haldeyim gecenin 2:22sinde ...

Enerjiyi donusturmek icin, biraz asagi bakan kopek, ustune dangling(sarkac) pozu ile baslayip, sphnx geldi. O sirada tv de calan Lady Gaga Poker Face, bana 4dk boyunca tum gun ne kadar cok durumda, ne kadar cok insana, hislerimi belli etmeden hareket etmeye calistigimi farkettirdi. Ve bunu beni cok yoruyordu.. Sonra da dedim ki iyi ki... O noktalar, yakinda anlamini bulacak, su anda sadece nokta olarak kalsinlar.

Sphnyx ardindan, seal pozu derken, en zorlandigim geriye egimleri bile 5 dk yapar haldeyim! Bedene de, bana da birseyler oldugu kesin bu gece. Catterpillarla devam ettim, etmez olaydim. One egilmek zor geldi, her zaman en rahat oldugum pozda ensemi sanki biri koparacakmis gibi agri girdi 4dk sonunda, basimin altinda bolster olmasina ragmen. Demek bugun one egilme gunu degildi. Enerji ters donmek istiyordu. Sonra aklima bugun Sinem Mengi'nin yaptigi paylasim geldi. Ters durusu yataga sirtini vererek giriyor. Yeni odam ve yatagim bu duruma tam elverisli oldugu icin kostum yatak odama. Ve evet Sinem'cim bana bi yol actin o paylasiminla, tesekkuler! Baya baya ters durup geriye dusmeden bacaklari nerdeyse yataga degdirecek kadar da indirdim. Aman ne var bunda diyebilirsiniz. Benim icin cok sey var. Ters duruslardaki fobimi bilen biliyor.  Bilmeyen de okuyor su an :) Biri olmadan poza girmem pek. Denemem bile. Cok sevdigin seyi yapamamak, korkulara takili kalmak. Hayatta da bunu cok yasadigimiz icin, hepimize tanidik bir duygu di mi?

Gecenin 2sinde dunyaya ters baktim ve cok sevdim o hali. "Ne olabilir ki?"dedim kendime.. Gercekten "Ne olabilirdi ki?"  Bir sonraki adimda ne olacaginin pazarligini yapamazdim "evren"le. Gunlerdir uzerimdeki uyusuk hal yok olup gitti. Bir an once yatip kalkip 11.gun yogama matimin tepesine gecmek istiyorum. Askim kabardi yine.

saat 3:23

dolunayiniz hayrolsun.

hadi bana musade.

Irem

ps: ingilizce klavye ile yazdigim icin, tr karakter yok kusura bakmayin :)




6.06.2017

Akışta dans

9 gündür, hadi bugün başlıcam, bugün olmaz, yarın denicem derken baya salladım günleri, bu arada yogayı da saldım tabi.. Yaşasın yazmak, yaşasın duyguları ifade etmek! O kadar doluyum ki aslında, uzun zamandır yazmayı bekliyorum, paylaşmak adına, sayfalarca yazabilirim içimdekileri :)  birazcık, ucundan buyrun bakalım..

#28gunyoga 'nın başlama noktası sevgili Pınar'ın Onur'un Ebru'nun ve Volkan'ın yazılarını her gün takip ettim bu süreçte. Pınar'la aynı kaderi paylaşmışız meğersem geçen hafta. Salı periodumun gelmesiyle, ilk günden başladığım #28gunyoga'ya, 2.gün ara verdim. Ptsi ilk pratiği stüdyoda yapıp, salıdan perşembeye kadar hiç mata çıkasım gelmedi. Taşınırken eşya taşıyarak zorladığım bedenim, bu dönem tamamen bir çöküşe geçti. Başımı kaldıramaz haldeydim. Yoga yapamıyorum diye de kendimi kemiriyordum. Böyle durumlarda kendime o kadar yükleniyorum ki, zaten halsiz olan beden ve kadınlık hormonlarıyla çorba olmuş zihnime pek de bir faydam dokunmuyor. Görev bilinciyle kendime yükleniyordum. "Madem başladım 28güne, neden matın üstüne bırakamıyordum kendimi?"
Kurumsal şehir hayatının beynimize kazıdığı o görev bilinci. Hatta belki de, çocukken başlayan ödevlerle hayatımıza giren ve hepimizi birer robota dönüştüren bilinçti bu. Düşündüm de, görev bilinciyle kendimizi soktuğumuz -meli -malı emir kiplerinin içinde kapana kısılmış gibi oluyoruz. Konu zorunluluk ve gereklilik olduğu anda, herkeste bir duraksama dönemi başlıyor. Ben kendi adıma ve çevremdekilerde gözlediğim kadarıyla diyebilirim en azından, bunu yaşıyorum. Ve olduğum noktadan çıkıp kendime bakınca, ne kadar son dönemde birşeylere kendimi zorladığımı farkettim,en iyi seçenek aslında akışına bırakmaktı herşeyi. Akişa bırak dedikçe, sanki o da bir zorunlulukmuş gibi, akış engellerle bölünüyordu. Taa ki teslim olup anda kalmaya başladığım an, çorap söküğü gibi aktı herşey, yıllardır alamadığım kararlar ve açılan kapılar da anın güzel sürprizleri oldu. Şükür!

Bütün bu okuyacaklarınız olurken, hayaller gerçekleşmeye başlamıştı bile... Önce hayalim olan asistanlık teklifi geldi canım hocam Devrim Akkaya'dan, bu sene 2017 2018 Yin Yoga 200 saatlik egitiminde asistanı olarak eğitime katılacağım, sonra da çok uzun zamandır peşinde koştuğum bir sessizlik kampına katılım onayım geldi. Akıştayken, hayat dolu güzellikler getiriyordu!

Bedenin kendine gelmesi ve matla buluşmam perşembeyi buldu. İyi ki de Sinem Er ile buldu! Gerçekten de ilaç gibi geldi sevgili Sinem'in CY3 dersi. İlk defa dersine giriyordum ve "nasıl olacak acaba?" "kendimi zorlamasam mı?" "akşam dersim var" derken, süper bir akışla 90 dk nasıl geçti anlamadım bile. Muhteşem bir vinyasa serisinin sonunda, Sinem'e koşarak sarıldım. Denemeyen varsa koşarak gidin deneyin derim .. Teşekkürler Sinem! Tam ihtiyacım olanı verdin bana, akışına bırakmak tam da böyle bedensel olarak aktarılabilirdi hayatın içine. Zaten ne olduysa o dersten sonra oldu. Ertesi sabah yataktan zıplayarak, matın üstüne geçip pratiğimi yaptım, sirshasana ve handstanlerle (ikisi de ters duruşlar) evde yapmaya pek yanaşmadığım pozlarla pratiğimi tamamladım ve ardından ofise geçtim. Akşam 18:30 Cadde CY1 dersi bendeydi. Ofisten derse, dersten de eve gidip, adetim olmayan bir şekilde karşıya geri geçtim. Uzun zamandır yapmadığım gece hayatına 1 adım attım. Derken, o gece çok eğlenince, 2. adım ctsi gecesi ateşiyle geldi. Mat üstünde cumartesi kendi pratiğim için vakit bulamasam da, yin dersi verdiğim için kaza yogamı derse saydım. Benim için ders vermek de yoga yapmakla aynı değerde ..

Zorunluluklardan kurtulacağım , akışta kalalım derken, son 5 senedir yapmadığım bir gece hayatı akışında kalarak, pazar sabaha karşı, 4 bira ile göbeğim şişmiş, başım döner ve midem bulanır halde eve dönüp, pazar gününe 3'e kadar, kendime gelemeyerek başladım. "Ekşi" tam halimi tarif eden kelime olurdu tek bir kelimeyle durumu anlatacak olsam. O halde mata ulaşmak diil, yataktan çıkmak mümkün diildi. Zaten neden yaptım ki diip duruyordum. Zihin akrep sokmuş sarhoş maymundu. En sevdiğim zihin tarifidir bu cümle ..

Yatakta sağa sola dönerek sosyal medya kelebekliği yaparken, Pınar'ın yazısı gözüme ilişti. Yazısında anlattığı, evi temizleyen, huzursuz kadın o kadar bendim ki o sırada, tüm evi temizleye başladım yataktan fırlayarak, ağzıma tek lokma koymadan. Başım çatlıyor ve dönüyordu haliyle. Hiç bu durumlarda bedende kalmam göreve devam ederim. Ev temizlemek kendime verdiğim bir ceza gibiyken süper bir meditasyona dönmüştü. Meditasyona oturamıyorsan, iyi geliyor, tavsiye ederim.

Tam oh ev temizlendi şimdi arkadaşımla buluşucam derken, çılgın bir vızvızvız sesiyle, camdan giren bir karasinekle savaşım başladı. Aa yine Pınar'ın yazısında okuduğum gibi.. Pınar'cım yazdıklarınla çok uyumlanmışım pazar, gelicem diip derse gelememe sebeplerimi okuyorsun bak :)

Yıllar önce gittiğim Bhutan'da, odamdan çıkan çıyanı öldürmeyen eline alıp bahçeye salan Bhutan'lıyı görünce "bizim ülkede olsa görevli gelir terlikle ezer hayvanı katleder, neden biz böyle olamıyoruz ki?" diyerek ve "Budizmin hiçbir canlıya zarar vermemek" felsefesinden yola çıkarak, hiçbir canlıya asla bilinçli  zarar vermiyorum uzun yıllardır. Eskiden çok böcek sinek ve örümcekleri yok ettiğim dönemler vardır. Neyse ki şiddetsiz bir bilince geçtiğim için ne mutlu bana. Dünya hepimizin kullanım alanı sonuçta. Sinek de olsa yılan da olsa bu böyle, hep yumoş kedilerle dolu değil doğa ... Sineğe dönersek, banyoda vızvızvız sağdan sola kendini duvardan atıyordu zavallım. Bu sineği nasıl alıp atacaktım?! Sınav başlamıştı: 2m2 banyoma sıkışan sinekle, kendimi banyoya kapadım önce, sonra içeri dahil omak isteyen kedim Çilek bize katıldı. Sineği Çilek'ten korumaya çalışıp yakalamak gerçekten cambaz işi oldu. Kan ter içinde, koca sineği yakaladım ve balkondan saldım. Oh dünya varmış! 1 can kurtardım ve kendimi de dışarı saldım.

Moda'nın havası her zaman insana iyi gelir, deniz kenarı, mahalle kültürü ve bayıldığım Ali Usta dondurması, hele de keyifli sohbet varsa oh ne güzel. Sonrasında gittiğimiz "Wonder Woman"ın sonundaki mesaj "dünyayı sevgi kurtaracak" da günün ve hatta bu haftanın mottosu olarak bana katıldı. Eve dönüş ve gecenin 1'inde matta bolsterımla sarmaş dolaş ben. Hatta o an öyle bir an geldi ki, ayrıca yazacağim yin yoga deneyimlerimin hepsinin içinden geçtim o gece oracıkta. Sanki yumuşacık bir kabuk değişimi yaşıyordum. Gözlerim yaşlı şükrettim yaşadığım her ana ..

Gecenin bir yarısı yoga mı yapılır derseniz, limitlemeyin kendinizi. İçimden geldiğinde kendimi mata bırakmayı, oruç tuttuğu için sahur saatine yakın, yoga yapan ve bunu bizle paylaşan sınıf arkadaşım, mat kardeşim sevgili Volkan'dan öğrendim. Teşekkürler Volkan'cım gece yoga pratiklerinle ve paylaşımlarınla bana ve bizlere ilham verdiğin için.. bi deneyin siz de çok güzel uyunuyor sonrasında :)

Hayatımızda pek çok şeyi zorunlu olduğumuz için yapmaya alışkın bir hayat içindeyken ve zihnimiz buna endeksliyken, akışta kalabilmek, hayatın getirdiklerini koşulsuz kucaklamak o kadar keyifli ki.. İnanın evren bizden daha iyisini biliyor bizim için..

#28gunyogam böyle başladı, bir şekilde yargılarla zorunlukluklarla doldurmuşken, şu an akışında devam ediyor.

Bu yolda bana ilham veren, destek olan, ve belki de farkında olmadan yüzümdeki tebessüme katkıda bulunanlar, sizleri kucaklarım. Ne güzel uzak da olsak matın üstünde her zaman bir oluyoruz.

Yazıyı okduktan sonra sırtınızı yaslayıp, pazar Moda sahildeki manzarama bakarak ve Coldplay Yellow'u dinleyerek bir cila yapınız :)

Look at the stars
Look how they shine for you,
And everything you do,
They were all yellow..

Namaste

İrem

19.08.2016

Korkuya karşı ilk adım ..

İsveçte ilk gün bana yoga dersi verir misin dediklerinde, "hmm olabilir, ama hiç ingilizce ders vermedim ki, becerebilir miyim? emin diilim, yok yok beceremem" dedim.  İlk anda zihnim o kadar gidip gelmişti ki ... Biraz vakit geçince, düşündüm de "kimden, neden korkuyorsun?". Sanki daha önce hiç ders vermemişim gibi.. 
Gerçek böyle diildi. Bir süre Cihangir Yoga Fındıklı stüdyosunda  yabancı öğrencilerle pek çok ders yaptım, ileri seviyemi Chris'ten aldım ve zaten her hafta ingilizce dersindeyim Chris'in, kulak aşinalığım da var! Neydi beni durduran orda?? Başarısız olma korkusu! Yetersiz olma duygusu o kadar baskındı ki .. Dönüp bakınca hayatımın her alanını ele geçirmiş bir korku olduğunu görmem bir saniye sürdü. İş hayatımda, ilişkilerimde, orda burda şurda, attığım her adımda "başarabilecek miyim?" "doğru yaptım mı?" korkusu.

Bu tabi ki nerden geldi, kim bunu bana işledi bunları uzun uzun yazmayacağım. Kimseyi suçlamak değil amacım. Bana ait olmayan bir düşünce kalıbını nasıl hayatımdan çıkarırım araştırmam .. 

Yogada matın üstüne ilk çıktığın an, etraftakiler kendinden daha çok ilgini çeker. O daha çok bacak açıyor, hareketi daha iyi yapıyor, ben neden titriyorum, neden yapamıyorum, ne zaman yapıcam ... O matta kendin için mi varsın? Yoksa başkalarıyla kendini kıyaslamak için mi ? Ailen, arkadaşların, sevgilin, eşin, dostun, patronun ya da hayatındaki tüm diğer insanların yaptığı gibi ..

Dürüst olalım hepimiz kıyaslanmışızdır ve kıyaslamışızdır pek çok kere, hayatın pek çok noktasında. Bilinçli ya da biliçsiz.. ve bunun üstümüzde yarattığı travmanın büyüklüğü bazen inanılmaz, bazen de iğne deliğini geçmeyecek kadar olabilir. Bunun farkına varmış olmak bile ilk adım olabilir. 

Kendim, yıllarca bunu hiç görmemişim, söylese biri "ben herşeyi zaten mükemmel yapıyorum ki! neden kendimden süphe edeyim?" derdim. Böyle olmadığını farkettiğimde, duvara tosladım ilk seferinde. Bu son katıldığım çalışmada da pek çok kere önüme gelince, bu duruma eğilme vakti gelmiştir dedim. Yine de ilk adımı atamadım. Sadece sözde kalmıştım. Aksiyona geçemiyordum. Evren aksiyonu alkışlar, her zaman bunu savunurum. Bu sefer evren bana yardımcı oldu ve o adımı benim yerime attı. Geceyarısı, yarın sabah 8 dersini benim vereceğim bilgisi geldi. İtiraz ettim. İstemediğimi ileteceğim biri yoktu karşımda çünkü bana sadece biri haber getirmişti. Zorlunlu olarak dersi almış oldum. 
Her işte bir hayır vardır en sevdiğim cümle. Böyle diyerek kendimi telkin ede ede uyudum, sabah çok sakin bir şekilde çıktım evden gittim ders vereceğim yere kimse yok yaşasın :) Umarım kimse gelmez diyorum bir yandan ya ben vereceğim diye mi kimse gelmiyor diye içim içimi yiyor ... 
Sonra insanlar gelmeye başladı ve 22 kişi orda matlarında bana bakıyorlar ben onlara bakıyorum. Herşeyi o kadar güzel planlamıştım ki aslında. Tabi ki hiçbir söylemeyi planladığım cümleyi kuramadım. İlk dediğim cümle şu oldu: "Bu benim ilk ingilizce ders verme tecrübem olacak, lütfen dizle dirseği, ayakbileği ile eli karıştırırsam kusura bakmayın." ve sonrası su gibi aktı. Evet el bileğine ayak bileği dedim ve bütün herkes alkışlayarak ve kalpten gülerek destek oldu. Sandığım gibi yerin dibine de girmedim. Tam tersi inanılmaz bir öğretim görüyordum oracıkta. Çıkışta hepsinin yüzündeki ifade, yürekten teşekkürleri, sonra da memnun kalıp daha sonraki günler de ders vermemi istemeleri .. Tarifsiz bir deneyimdi. İnanılmaz olan, başamayacağıma kendimi odakladığım ilüzyondan kurtulmuştum. 9 gün boyunca buna çalıştım. Başarısız olma korkusu üzerine atamadığım her adımı incelemeye çalıştım. Ya da önüme geldi bir şekilde .. Tabi ki kökleşmiş korkuları temizlemek o kadar basit değil. Adımları atmaya başlamak bile büyük bir aşama. Ve şimdi bu yolda pek keyifle yürüyorum.

Dileğim bu haftasonu 1 korkunu farket ve onun üzerine bir adım at. Bak gör dünya nasıl değişiyor. Hayat akışı değişiyor. En önemlisi sen değişiyorsun.. ve değişim çok güzel biliyor musun ?

İyi haftasonları

İrem 




18.08.2016

Nefes almayı biliyor musun?

Hiç "nefes almayı biliyor musun?" dendi mi sana ? Bana dendiğinde, "tabi ki biliyorum" dedim tüm egomla. Gel gör ki nefes almayı bilmediğimi, geçen hafta farkettim. Tabi büyük travma oldu o an. İlk farkettiğim an, hüngür hüngür ağladım. Ağladığımı söylemekten ya da başkasının yanında ağlamaktan eskiden çok korkardım. Büyük zayıflık göstergesiydi. Çok şükür o günler geride kaldı. Ağlamanın en güzel boşaltım şekillerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ağlamamın sebebi, nefes hayatın kaynağı ve ben o kaynağı yıllardır yanlış kullanmışım ya da tıkamışım .. 

Bundan 10 yıl önce Paris'ten İstanbul'a dönerken, uçakta tuvalet kuyruğunda tanıştığım ve yıllarca bağlantımızı koparmadığımız İrlanda'lı çift Michael ve Claire'in (alttaki fotodaki Claire) beni davet ettiği İsveç'te Stockholm'e 2 saat uzaklıktaki ince uzun cennet ada Vaddö'de, 9 gün nefes terapisi ve suda yeniden doğum kampındaydım. İlk defa bu kadar uzun süre, sadece ingilizce iletişimde olmak çok ayrı bir deneyim oldu. Okulda anadilimiz fransızca olduğu için, ingilizce iletişimde hep tıkanacağım konusunda kendime bir set koymuşum yıllardır, onu farkettim. Konuştukça, ne kadar rahat iletiştiğimi görünce, gerçekten kendi bariyerlerimizi kendimiz yaratıyoruz bunu farketmek bile inanılmaz değiştirdi iletişimimi. 
Bu ortamda bir Türk'ün burda ne işi var sorusuna keyifli tanışma hikayemizi anlatıyorduk. Tam nerden nereye durumu. İkinci soru tabi ki ülkemde olanlardı. İnanın bana, bazıları halkımızdan daha bilinçli ve bilgiliydi bu konuda. Yine de, bize bakış açıları çok acı ... Derin bir nefes alıp konuya dönelim.



Hiç tanımadığım, yaş ortalaması aşağı yukarı 55-70 arası olan 35 kişiyle 9 gün geçirdim. En özel anlarımı, en gizli duygularımı, en mutlu anlarımı, en ağlak anlarımı, hatta karanlık taraflarımı paylaştım hepsiyle. Ordayken, yaşadıklarımı şöyle yazarım böyle yazarım diyordum, ama şimdi bu satırları yazarken, sanırım orda olanların tarifsiz olduğunu farkettim. Yaşadıklarımı anlatabilmem mümkün değil. "Yaşarsan anlarsın ancak" denecek cinsten. 



Zorlarsam şunlar çıkabilir: bugüne kadar bedenimde ve ruhumda taşıdığım pek çok yükten arındım workshoplar sırasında. En küçüğümüz 31, en büyüğümüz 82 yaşındaydı. Dünyanın her yerinden, 25 kendini arayan katılımcı ve 12hoca vardı. 6 haneli bir köydeydik. Her sabah yoga ile başlayıp güne, sonrasında 10dk çılgınlar gibi dans ederek devam ediyorduk. Gün içinde nefes çalışmaları, bilinçaltı temizleme çalışmaları ile günler çok güzel, bir o kadar da zor geçti. Her gün bir hedef koyup onun üzerine gidiyordum. Aynada bakınca yüzüme, kendimi ilk saniyelerde tanıyamadığım bir seans bile yaşadım. En accaip deneyimlerden biriydi. En son günden önce, 13 ağustos günü sıcak su havuzunda, ilk günden ailen olarak seçilen 7 kişilik (1 İskoç 2 İrlandalı 1 İsveçli 1 Hawaili 1 İngiliz ve ben 1 Türk) aile grubumun ellerinde yeniden doğdum. Gerçekten yeniden doğmuş gibi oldu, sudan çıkartıldığın an kundaklanıyorsun ve sonra hazır olduğunda şömine önünde uyumaya bırakılıyorsun masaj eşliğinde. 

Bütün bu muazzam 9 günden sonra, hala pek kendime gelebilmiş değilim. Pazar günü Stockholm gibi güzel bir şehre döndüğümde bile karnımda ağrılar oluştu, buraya döndüğümde daha da korkunç kramplar eklendi. Fakat farkındaydım ki hepsini zihinde kendim yaratıyorum. Olanı kabul edip akışta kalarak, kendime alan açtığımı ve rahatladığımı farkediyorum. Bi de bunu zihnime ve egolarıma da anlatabilirsem ne güzel olur :)

Bu deneyimle ilgili detaylı bilgi isteyenler benle kontak kurabilirler (iremortac77@gmail.com), seneye niyetim burdan birileriyle gitmek oraya :) hayallerimi saldım evrene :)


Baştaki soruya dönersek, "nefes almayı biliyor musun ?" 

Tek yapman gereken arkana yaslan, dur, hisset bedenini ve nefes al. Şişir göbeği de göğüs kafesini de ve bırak gitsin dışarı tüm negatif duygular,düşünceler nefesinle. Akışta kalınca, herşey zaten doğru yere gelecektir. Akışa güveniyorum ve şükrediyorum tüm bunları deneyimlediğim için :)  


Namaste

İrem


5.08.2016

Mutluluk bir seçimdir

Gün 5:
Yıllar önce alkolle arama kocaman bir bariyer çeksem de, nadiren 1-2 kadeh şarap içtiğim olur. Dün akşam da onlardan biriydi. Tabi geç de yatmanın ve şarabın etkisiyle, sabah 6:30'da kalkmak hayal oldu. 8'e kadar "ya hayır 1 gün atlasam ne olur ki? Zaten akşam düğün var, e yarın da yola çıkıyorum seferiyim, kaza orucu gibi kaza yogası var mıdır?" acaba derken, suratsızca kendimi matın üstüne attım. Bugün hafif bir pratik yapacaktım. Hem işe yetişmem lazımdı, hem de giderayak kendimi zorlamamak adına böyle bir karar vermiştim.Zihnimde, kendimce bahaneler yaratmıştım kısacası.
Güneşe selamla başladım pratiğe. Tabi bedende yükselen ateş, beni benden aldı, terler yine şıpşıp her yerimde, afakanlar basıyor, zaten geç kalmışım. "Hay Allah noluyor ki, şaraptan sanırım! Bak yine içmicem dedin, içtin görüyor musun sonucu?" 
Bolca sorgulamalar, sonra bir ara bedende neler oluyora baktım, baktım beden başka yerde zihin başka. Bir ters duruş kendime getirir ancak diyerek, sirsasana ve handstand - evet 2.yi yaptım bugün hem de duvara çok az değerek :))) Geriye eğilmelerden bir iki duruş ekledim, urdhva dhanurasana - bu dönem favorim - kalp açıcı olarak en iyi hareket bence. Son bir hareket, twist ekledim, onurgaya iyice burgu yapmak çok iyi geliyor bu dönem klimalardan sürekli oram buram tutulurken ve kendimi derin gevşemede buldum. Öne eğilmeleri hiç eklemediğimi, prananın "p" sine yaklaşmadığımı, 10 dk sonunda, savasanadan kalktığımda farkettim. Bugün içe dönesim yokmuş demek :) Sonrada iyi ki yaptım bu 40 dakika pratiğimi diyerek mattan kalkıp apar topar evden yüzüm gülerek çıktım!

Diyeceğim şudur: o anda mutluysan, ne yapıyorsan yapmaya devam et! Geçimişi geleceği boşver! Tadını çıkar!

Dün gece şarap içtiğim için kendimi suçlayan ben, bütün eleştiri oklarını, yataktan kalkana dek ve matın üzerinde yine kendime saplamıştım. Oysa ki dün akşam çok da mutluydum o kadehi içerken. Ne bu sabah nasıl pratik yapacağımı düşünüyordum, ne de bu bana zararlı diye beynimi yiyordum. Sadece andaydım, buna bağlı olarak mutlu olmayı seçiyordum. Kendimi korumak adına koyduğum kurallar içinde sıkışmayı, nefes alamamayı değil. 

Hayatta geçmiş deneyimlerimiz ve korkularımız sebebiyle kendimize çok fazla kural koyuyoruz. Gel bugün, sen de bir kuralı boz hayatında, bak neler değişecek, inanamıcaksın :) 

Fotograf: bu sene haziran ayında Londra Coldplay konserinden - bir gün öncesinde çok üzgünken, o acıyı devam ettirip, drama içinde kurban rolüne bürünmek yerine, oldu bitti geçmişte kaldı diyerek mutlu olmayı seçtiğim bir andan. 
Şimdi bakınca geriye, yüzümü gülümseten anlardan. Chris Martin ve muazzam enerjisinin desteği de tabi es geçilemez!

Mutluluktan 32 diş dolandığınız ve bol bol yoga yaptığınız bir haftasonu olsun! Kaldi 23!

Namaste

Irem



4.08.2016

13u seviyorum!

Gun4:
Yogayla iliskim kagit ustunde 13sene, hayat akisim olali 4 sene oldu. Cogunlugun aksine, yapmadigim hareketler var. Sebebi de korkularim. 
Kendime bedensel verdigim zararin haddi hesabi yoktur cocuklugumdan beri. Yogada bu daha da yuzeye cikti. Bedensel yasadigim her kaza, bazi duruslarda beni kisitladi ya da yapmamaya basladim. Bunlarin en basinda, instagramdan herkesin asina oldugu handstand, halk dilinde beden dersinde yaptigimiz ellerin uzerinde amuda kalkmak geliyor. 
3 aydir girdigim derslerde, bir sekilde guvendigim bir partner var ise yanimda mutlaka deniyorum. En buyuk gerginligi, kalcam omuzlarla ust uste gelince yasiyorum ve bu yuzden evde asla tek basina calismiyorum. 
Isleyen demir parlar misali, pratik yapmazsan ilerleyemezsin, oldugun yerde sayarsin. Bir partner ile artik rahat bir sekilde yapmaya baslasam da, evde denemeye dahi yaklasamiyordum. Taa ki bu sabaha kadar. 
06:30'da kalktim, sabah pratigim icin. Dunun etkisi 8 saat araliksiz uykuyla sonuclandi. Yuzum gozum sis kalktim. 
Disarida yagmur, nem iyice artiyor ve sip sip terliyorum. Derslerde bu kadar terlemiyorum, aman evdeyim nasilsa, dusumu alirim derken, sira o kabus ana gelir. Pratigime handstandi ekledim ve duvarin onune yerlestirdim mati. 
1 sicra 2 sicra 3 sicra 4 sicra. Olmuyor! Sag bacak tam duz kalkiyor ama sol yere yapisik. Sag topuk duvara yaklasmiyor bile. "Ya biri olaydi da kalcamdan tutup destek olaydi" geciyor icimden. Bagimlilik! Buna ayrica deginecegim. Simdi esas konuya donelim. 
Les gibi terledim ve matin ustunu ilk defa bu kadar suya cevirdim. Durdum, nabız 170. 
30sn sakinleyip, Chris'in "gunde 50 kere tekrar etmen lazim ilerlemen icin" demesi kulaklarimda cinliyor ve en fazla ne olabilir ki arkamda duvar var nasilsa diyerek 7 8 9 10 devam. Yok hala olmuyor! Icerde o kadar cok sey donuyordu ki o an. Istedigi olmayan bir kiz cocugunu dusunun, kiyamet kopariyor. Benim zihin o haldeydi. Cirpiniyordum icerde. Yapmak istemiyorum, beceremiyorum, sakatlicam kendimi diyerek kendime surekli bir soz buyusu yapmaktaydim. 
Kalp atislarima odaklanip, napiyorum ben ya, gerekli her turlu donanima sahibim neyi engelliyorum diyerek, o iceride cirpinan Irem'e gereken sevkati ve guveni verip, 13.denememde hedefe ulastim. Oye bir sevinc cigligi atmisim ki yapinca, annemi yataktan firlattim. Beni o halde goren annemi hanstandde dururken sakinlestirdim bile. Tamam duvar destegi vardi, ilk adimi atmistim. Artik gerisi gelirdi :) 
Foto da o andan sonraki surat ifadem. Mutlulugu paylasmak gerek :)


Neymis: onumde kendimden baska engel yokmus! Kendine inan ve guven gerisi akiyor.

Ask'la!

Namaste


3.08.2016

3.gun nirvanasi

Gece sicaktan 2'de yatmama ragmen, sabah tum enerjimle 6:30'da evden firladim. Ashtanga gunuydu bugun hocam Ozden ile. 
Ashtanga Yoga, hatha yogaya gore farkli, birkac seriden olusur. 

Benim icin yeni deneyim olacak olan ashtanghaya baslamadan Ozden'le yaptigim konusmada, cok guc gerektirdigini soylediginde gulup "ben zaten haftada 5 6 gun pratik yapiyorum gayet gucum yerinde" demistim. Ne kadar zor olabilirdi ki?
Taa ki ilk ders sudan cikmis balik gibi matin ustunde cirpininca 10 dakikada, durumun farkini ve ne kadar egosal bir yaklasimim oldugunu farketmem uzun surmedi :)

Bugun 3. dersimdi. Dun gece 4 saat uyumanin verdigi etkiyle, inanilmaz zorlandim derste. Hic terlemedigim kadar terledim, omuzlarim sanki parcalaniyordu. Ozden'e "cok titriyorum, cok zorlaniyorum" dedikce "tam da istedigimiz gibi ilerliyorsun dedi" ve zihnimde cigliklar, isyan ediyordum. 
"Ne isim var burda, simdi uyuyor olacaktim!!!" 
"Hadi bitse de kurtulsam!!!"

Farkettim ki surekli sikayet halindeyim. Dayanabilecegimi sanmiyorum .. Kim tutuyor beni zorla burda? Kendimden baskasi degildi yine cevap! Hadi bu son 2, hadi 1 seri daha derken, nefese yonlendirerek zihni, gunese selam sersini tamamladim. Restoratif 20 dakikalik bir durustan sonra, derin gevseme ciddi bir gevsemis uykuyla sonuclandi. Gayet de iyi hissediyordum kalktigimda. 

Bugunun hissettirdikleri: icinde bulunmak istemedigimiz duruma kendimi giriyoruz, ve o durum aslinda bizim yararimiza calisiyor. O an aci icinde kivranirken bunu gormuyorsun tabi. Bedensel acilarda neyse, maneviyatta da durum ayni, ask acisi gecmez saniriz. Bi bakmissin gitmis coktan! 
O zorlandigin, aci icinde kivrandigin an, kendi gucunu hatirlayip, icindeki enerjiye odaklanip, bunun da gelip gecici oldugunu farkettiginde, dunya degisiyor zaten. 

Gune pek guzsel bir baslangic yaptim, super enerjik hissediyorum. Normalde uykudan basim masaya dusecekken, zipzip ziplama modumdayim. İyi varsin be yoga !

namaste 

Irem

Kaldi 26 gun!

Geriye saymak, bir hedefe ulasmak, her zaman hosuma gitmistir. Kaldi 26 yazarken bile heyecanlandim.
Bugun planim Chris'in dersine girmek oldugu icin sabahi sakin gecirdim. Fakat Istanbul trafigi her zaman planlarina bir mudahalede bulanabiliyor. 18 30 dersine yetisecegim diye girmedigim yol ve trafik kalmadi. Bu arada derse yetismeye calisan bir arkadasim da benden derste yer tutmami istiyordu. Yani bir gorev verilmisti. Gorev bilinciyle, daha da cok yetisemezsem stresine soktum kendimi. Ben de baskasini aradim yer tutsun diye :) boylece bir yer tutma zinciri olusturduk. Sonucta rahatlamak uzere gittigim yere, stres ve ter icinde, nefes nefese ulasmistim. Tabi o kadar ajite zihinle girersen derse olacaklar normaldir. Chris sol ayagini dedikce, ben sag ayagimi koyuyordum matin onune. Artik 1 2 3ayni seyi yapiyorum derken, surekli ayni hatayi yapmaya basladigimi farkettim ve kendine gel Irem'i uyguladim. Bunun meali: aklini topla Irem, bedenine ve hocanin dediklerine fokus ol!
Aslinda orda yaptigim tamamen her hafta girdigim dersteki ezberledigim hareketleri uygulamakti.  Cunku o sirada zihin gecmiste takili kalmisti! Oglen kurtarmaya calisitigim fakat kurtaramadigim kediyi, toplantida konustuklarimizi, yasadigim trafik stresini dusunmekteydim. Hatta biraz da haftasonu gidecegim dugunu bile dusundum. Zihinde yok yoktu!
Butun bunlar dersin ilk 10 dakikasinda oluyor. Neyse ki ders 90 dakika ve 20.dk falan sanirim handstande kalktik. Ters yuz olunca kafa, kendime geldim :) Handstand korkumdan hic bahsetmicem bu aksam. Onu baska bir gune sakliyorum. Sadece beni kendime getirdi demem dogru olur.  Sonrasinda da 30 saniye urdhva dhanurasana guzel bir gogus acici oldu ki, son poz derin gevsemede baya bir hissettim faydasini.
Bugunden cikardigim sonuc: gecmiste zihin o kadar takili kaliyor ki, ani yasamaya izin vermiyoruz kendimize. Yine ve yeniden, tum farkindaligimla, anda kalmaya niyet ediyorum, attigim her adimda.  Ve gecmiste takili kaldigim karelerden birini paylasiyorum sizinle. Vietnam'da bir tekne gezisinden ..


namaste & iyi geceler

Irem

2.08.2016

28gun tapas!

Bu sicak agustos ayinin ilk gununde sevgili arkadasim ve yoga hocam Pinar Ustun'un facebook'a yazdigi bir ileti ile 28gun yoga macerasina katilmis oldum. 
Yoga bende degisimin merkezi. 28gunde yasadigim her degisimi, her tecrubeyi minik minik yazacagim burada. Yoga pozu vermisken foto kullanmayi pek sevmesem de olabildigince ortama uygun anlarin fotolariyla da susleyecegim burayi :)

10 gundur yogada kendimi zorlama konusunda bir cembere girmistim. Sabahlari ashtanga, aksam is cikisi 1.5saat power ya da akis dersi derken, gunde 3 saate yakin yoga yapar halde buldum kendimi. Neyi zorluyordum, neden kaciyordum?? 
Bu sorulara cevap ararken, bir anda sicaklari bahane ederek, pratiklerimi aksatmaya baslamistim. Yeni bir kacis daha!  Hatta dun sabah niyet etmeme ragmen 6:30 da kalkip "ay bu sicakta gidip daha da terleyemem" diyerek sabah dersimden kacmistim. Taa ki Pinar'in iletisini gorunce, tam da o sirada sevgili Bade'nin temel2 dersine girerken "evet o an bu an! simdi basladin basladin, yoksa baska zaman yok. kendine bir tapas koy hadi !" diyerek, kendime 28gun yoga pratigi tapas'ini verdim. 

Tapas deyince eskiden ispanya'da yedigim muhtesem tapaslardan baska bisi gelmezdi aklima. Yandaki fotoda oldugu gibi :) Ama bu tapas, baska tapas! Peki nedir bu "tapas"?

Tapas yogada niyamalardan biridir. Niyama nedir ? Verdikce bilgiyi sorular ve cevaplar cogaliyor onu farkettim!
Yogada yamalar ve niyamalar vardir. Bunlar yoganin basamaklaridir. Detaylarini dilerseniz bana, google'a ya da en yakininizdaki yoga hocasina/merkezine danisabilirsiniz :)
Niyama kendimizle ilgili kisisel gozlemler ve yapilacaklardir. Bu surecte arinma ve guclenme saglanir, yogadan alacagin etki katbekat cogalacaktir. Niyamalar kendi icinde 5'e ayrilir. Tapas da bunlardan biridir. 
Anlami: atesli caba. Beden tapas sayesinde zihin ve bedenin safligini bozan zararli maddelerden arinir. Tapas uygulayarak gecmis ve gelecek senaryolarindan siyrilip "anda" kalabilemek icin caba gosterebilirim. (tesekkurler yogaturkiye sayfasi .. )

Tapasim suresince 28 gun bir pozda derinlesecegim. Bugunku poz "ekapadasirsasana" oldu. "Yapamam, cunku daha oncede yapamadim" diyerek girdigim pozdan, Bade'nin "supersin Irem!" sesiyle ciktim... 6sn de olsa durmustum pozda. 
Neymis: yapamam demeyecekmissin! Neymis: gecmis deneyimleri ornek alarak adim atmayacakmissin! Hersey kendi icimizde zaten. Zihnimiz tek engel.

Gunlerdir bahane ettigim sicagi bir kenara koyarak, kendimle bir yuzlesme baslattim. Kactigim aslinda neydi ? Yapamam diyerek, ya da korkarak nelere engel oluyordum hayatimda. 28 gunde cevabi gelecektir. Matin ustunde her zaman dogru cevaplar geldi bugune kadar. Yeter ki izin ver. Yeter ki anda kal ...

Sevgiyle kalin

Irem

3.03.2013

Kobenhavn Kacamagi




Kopenhag benim icin Galatasaray'imin Avrupa Kupasini aldigi sehirdir. O zaman universite sonda,maca gidemedigim icin buyuk hayal kirikligi yasadigim sehir olarak aklimda kalmistir hep. 

Nisan ayinda ucak biletlerimizi alirken,aralikta bu kadar soguk olacagi aklimiza gelmemisti. Hani tarif edilemez,akil donduran bir soguk. 4 gunu de boyle gecirmedik tabi 1 derece olunca hava isindi diye sevindik o derece bir havasi var bu ulkenin. Ona gore kisin gidiyorsaniz hazirlikli gidin.

Sabah ucagi ile 2 saat 55 dakikada Kopenhag'a vardik. Kisa bir vize kontrolunden gecip, tren istasyonundan 36 krona bilet alip sehrin gobegine trenle 12 dakikada iniliyor. Merkezde bir otel secmenizi oneririm. Ekip olarak karisik rezervasyon yaptigimiz icin bi kisim(Didem,ben ve Ilknur) L'Avenue Boutique Hotel'de, Gunes ve Asli Aksel Hotel'de kaldi. Bizim otel taksi ile merkeze 5 dakika, 80 kronluk mesafedeydi (1kronu hesaplamak icin 3 e bolun), bir kere yuruduk asagi yukari fotograf vs cekerek 15dakika suruyor. Aksel'i taksi masrafi olmadigi icin oneriyorum. Yoksa tarz vs olarak bizim otel de pek hostu.

Sehirde gezmek icin bisiklet de kiralayabilirsiniz. Bence bu aylarda gidecekseniz en iyi alternatif derim. Her yer birbirine cok yakin ve taksi bulmaya ugrasmak zorunda kalmassiniz. 

Bir Avrupa sehrine, Christmas zamani gitmenin en buyuk avantaji etraftaki sonsuz isik seli ve Noel pazarlaridir. Kopenhag'da bunun en guzel kanitlarindan biriydi.

 Tivoli Gardens ilk durak. Merkez tren istasyonunun hemen yaninda. 1843 yilinda kraliyet icin yaptirilmis bu eglence bahceleri,o kadar ihtisamli ve goz alici ki,1950'de Walt Disney burayi ziyaret ettiginde ilham kaynagini burda bulmus ve Disney World'u yaratmis.
Iceride egzotik yapilardan, cesitli restoranlara, donme dolaplardan rollercoasterlara, sicak sarapcilardan,ayakustu atistirmalik mekanlara gibi, 7den 70e her yasa uygun pek cok secenek var.  Kasim ortasi acilan winter wonderland, aralik sonuna kadar ziyaret edilebilir.  Karanliktan sonra gezmeyi oneririm, cunku Christmas isiklari ile gercekten peri masallarini kiskandiracak kadar guzellikte oluyor aksam. Nimb Hotel,klasik muzik konserlerinin oldugu Tivoli Concert Hall, Tivoli Akvarium, Pantomime Theatre'i ziyaret edebilirsiniz. Giris ucreti cesitli, 93kronluk olani secmenizi oneririm tum gerekli seyleri kapsiyor.

Tivoli'de karin doyurduktan sonra yuruyerek Ruby'ye gectik. Ruby kokteylleriyle unlu yemek oncesi gidilen bir bar. www.rby.dk adresinden inceleyebilirsiniz. 
Daha cok gentlemen's club gibi ve evin oturma salonu havasinda ust kati, altta ozel bir parti oldugu icin inemedik ama gorunen pub tarzi somineli bir alandi. Garsonlar cok yardimsever ve guleryuzluler. Kokteyl menusu meshurmus, tercihimi lotus white'dan yana kullaniyorum,sampanya severseniz hafif ve basarili bir karisim. 

Sonra ismini vermeye degmeyecek bir sushi deneyiminden sonra, Bar7'a gectik. www.barsyv.com 'dan adres bilgilerini alabilirsiniz. Lokallerin bulusma noktasi,klasik bir persembe aksami. Lokal gibi hissetmek isterseniz mutlaka bir ickiye gidin.
Hemen yakininda Zen'e ugrayabilirsiniz dans etmek icin. www.zen.dk . Giris ucretli.

Ertesi sabah erkenden Kopenhag'in simgesi olan denizkizi heykeline heyecanla gittik. Fakat gordugumuz kucucuk heykel hic de hayallerimizdeki gibi degildi. Beklentinizi dusuk tutun. Ayrica heykelin bulundugu bolge o kadar soguktu ki foto cekerek kosarak mekandan uzaklastik. Yuruyerek, Kastellet'in icinden, Design Museum'a gectik. Donan kanal ve binalarin fotolarini cekmekten yurumekte zorlanacaginizi garanti ederim. Sehir gercekten Andersenden masallardan firlamis gibi. 

Design Museum mutlaka gorulmeli, tum Danimarka ile ilgili stilize objeleri mobilyalari burda gorebilirsiniz. Ayrica cok genis bir plak koleksiyonu iceride sergilenmekte. Daktilolar,atari,ilk laptoptan ilk apple a pek cok seyi gorunce zaman tuneline girmis gibi oluyorsunuz.


Muzeden sola donup Bredgade'den Kongens Nytorv meydanina dogru yururken, ihtisalimli rus kilisesi olan Marble Church (Marmorkirken)'u ziyaret edebilirsiniz. Klisenin dome'u avrupanin en buyuklerinden.




Kiliseden cikinca tam karsinizda Amalienborg ve Frederiksstaden'e giden yolu goreceksiniz 5dakika yurume mesafesinde, kraliyet saray meydanindasiniz.Burasi 1750'de 4 tane soylu aile icin yaptirilmis 4 Rococo Palace deniyormus. 1790larin sonunda, sarayi yaninca, kral  4lu sarayi almis. O gunden beri de  burada yasiyor kraliyet ailesi.  Kralice eger saraydaysa mavi lacivert kiyafetli ordu askerleri 2saatlik vardiyalarla sarayin meydaninda duruyorlar. Her gun saat 11:30'da aksam nobetini yapan askerlerle degisim torenleri var, izlemesi eglenceli gercek kursun askerler karsinizda oluyor.


Oglen atistirmasi tipik bir danimarka yemegi olan acik sandvic: smørrebrød , her yerde arabalarda bile satiyorlar. Meydandaki (Kongens Nytorv) Signatur 'de deneyimledik: http://signatur-spisehus.dk/en/ . Menuden marrinated herring secerseniz en tipik olanini yemis olursunuz. 

Ayni meydanda tum unlu restoranlar, opera binasi, sehrin en buyuk alisveris merkezi ve alisveris caddesini bulmak mumkun. Buradaki Hotel D'Angleterre, 250 yillik bir gecmise sahip bir otel, mutlaka ziyaret edin, ben edemedim cunku tadilattaydi, mayis 2013'te aciliyor.


Ny Havn (new harbour) tum fotograflarda gormeye alistigimiz rengarenk kuzey avrupa evlerinin siralanmis oldugu yeni liman bolgesi. Burda cesitli kafelerde yerel biralardan yudumlayip etrafi izleyebilirsiniz. Bence cok turistik, sadece fotograf cekip devam etmenizi oneririm :) Ama kesin biralari deneyimleyin. Hatta tr de ictigimiz Carlsberg'in bile tadi farkli.

Ny Havn'i arkaniza alinca meydanda karsiya gecin, tam karsinizda meshur alisveris caddesi olan Strøget 'i bulabilirsiniz. Etraf Lego cenneti, almadan donmeyin. Mutlaka kucuk de olsa ani olarak almak gerek, ne de olsa Lego ile buyuduk hepimiz.

Cadde Istiklal caddesi gibi trafige kapali alan, akliniza gelebilecek her marka mevcut. Alisverise kendinizi cok kaptirmayin bildiginiz markalarda, cunku zaten hersey ulkemizde var. Kuzey avrupaya ozel bir kac marka ve tasarim magazalar var ki bunlari zaten hemen farkedeceksiniz onlari mutlaka ziyaret edin: Moshi Moshi, Day Birger Et Mikkelsen, Flippa, Hay bunlardan birkaci.


Aksam yemegi icin daha onceden cok methini duydugum Noma'nin eski ikinci sefinin actigi Geist'i (gayst diye okunuyor) sectik. Yine meshur meydan Kongens Nytorv'a gidiyorsunuz adres olarak, oglen icin onerdigim Signatur'un yani hemen. Menuden onerilerim: "spinach lightly stewed with samphire and piment" , "pot roasted cauliflower with black truffle" baslangic olarak, tadlari muhtesemdi. Tarif edilemez mutlaka deneyin. 
Ana yemekte ben tongue of veal with carrots yedim, tad cok guzeldi ama daha iyilerini yedigime eminim. Bu yemekleri yerken et yemeyi birakmis degildim, ama simdi bu satirlari yazarken "et" hakkinda yazamayacagim farkettim. Garnituru havuclar sotelenmisti ve tadlari organik olduklari icin cocuklugumuzdaki kadar safti. Masadaki digerleri "potato mash with brown stone crab and salted soutter" yediler. Bildigimiz yemeklerden cok farkli tereyaginda eritilmis corba gibi bir yemek, bir kisma agir geldi hepsini bitirmek, bence tadi muhtesemdi. Denemek icin paylasimli bir tabak olarak ortaya soyleyebilirsiniz. Sarap listesi gayet basarili. Zevkinize gore mutlaka bulacaksinizdir. Fiyatlar tr de bu ayarda bir restorana gore oldukca uygundu. Adam basi 170TL gibi bir hesap odedik. Tatli listesi de tatminkar. Garsona onerilerini sorup ilerlemek en iyisi oluyor boyle yerlerde. Yeni tadlar deniyorsunuz. Hele yemegin sonunda gelen yukarida fotografini gordugunuz koskocaman pamuk helva inanilmaz.

Bu kadar gezip aksam bir yerlere gitmek imkansiz oluyor tabi. Birkac bar onerecegim tabi ki : Balthazar Champagne Bar, 1105, Ruby's ve Bar7 zaten onerdiklerimden.
Dans etmek icin Simons&Simons. Ama biz giremedik. Kapisi saglamdi. Turist olunca almiyorlar. Onceden kesin rezervasyonsuz gitmeyin.


Cumartesi tum gunu sabah erkenden meshur ozgur bolge "Christiania"ya gittik. Tamamen bambaska bir memleket,zaten kendi ayri bayragi bile bar. 3noktali. Ismindeki i harflerindeki noktalardan geliyor bu bayrak. 
Buranin ozelligi herseyin serbest oldugu bolge olmasi. 1970lerin basinda hippilerinin ve evsizlerin bolgesi olarak bilinen bolgede, arac kullanimi yasak, uyusturucu satisi ve kullanimi serbest. 
Yaklasik 1000 kisinin yasadigi bolgede Kopenhag'daki elegan,saglikli insanlarin tersine, mor gozler,cokmus yuzler var etrafta. 
Her sene 1milyon uzerinde turist ceken bu bolgede fotograf cekmek kesinlikle yasak, ben denedim ve baya bir laf yiyorsunuz, gelip sildirmeye kadar uzuyabilir. Dikkat edin derim. 

Yazin tabi daha keyifli bir ortam oluyormus. Konserler etrafta eglenceler vs.. Biz yagmur camur derken pek birsey anlamadan terkettik mekani. Agir bir duman etrafi sarmisti ama sabahin 11inde bile :)




Gunun geri kalanini tasarim magazalari gezerek gecirip, oglen yemegi icin "Raw42"yi denedik. Herseyi dogal bicimde servis ediyorlar. Raw juice kesin oneririm: Barcelona denedim,icinde havuc,mango,elma ve cilek vardi. Yemek olarak da lazanya yedim cig sebzelerden. Enteresandi, deneyimlemek gerek. Adres olarak Hay magazasinin hemen karsi carprazi. Strøget ve cevresinde gezerken bulabilirsiniz burayi.




Aksam yemek icin meat packing bolgesi dedikleri bolgeyi sectik. NY gibi burda da heryer populer. Terkedilmis bir bolge gibi gozuken bu alanda hem barlar mevcut hem de cok guzel restoranlar. Biz secimimizi Kodbyens Fiskebar'dan yana kullandik. Lezzetli deniz urunleri icin 1numarali adres bence. Menuden tavsiyem mutlaka ortaya paylasimlik isteyin herseyi: langoustine,crab and chessnut truffles from gotland and jerusalem artichoke, blue mussels, plaice western shores pan fried in browned butter, yeterince doyurucu oldu. Tadlar muhtesem. Fiyat daha pahali Geist'a gore ama hakediyor. 

Son gun olan pazar gunu otelden cikip yuruyerek sehri kesvettik. Cok da uzun olmayan ama sogukta parmaklarin hissizlestigi bir yuruyusle, meshur Radisson SAS oteline vardik. Zaten sehrin her yerinden gorebileceginiz unlu mimar Arne Jacobsen'in eseri bu gokdelen,1960larin ikonik binalarindan. 1980de yenilenen otelin sadece 606numarali odasi ilk halini koruyor. Resepsiyondaki gorevliler sorarsaniz oda bossa gezmenize izin veriyor. Ulkeyi ziyaret eden tum devlet adamlari ve unlulerin kaldigi bu otelde, giriste hemen karsi duvarda pek cok ismi gorebilirsiniz. B. Ecevit ve A.Necdet Sezer'de bu isimlar arasinda yer aliyor. 

Asil guzel olan resepsiyonun ust katindaki toplanti odalari, ikon haline gelen "swan chair" ve "egg chair"lere ozel toplanti odalari bulunmakta. Gorsel inanilmaz. Kuzey avrupa ic mimarisi her yerde hakim. Mutlaka gorulmeli.

Bu kisa turdan sonra geri kalan zamani muzelere ayirdik. Kopenhag muze ve eserler bakimindan cok zengin: Ny Carlsberg Glyptotek ozellikle misir, yunan, roma ve akdeniz bolgesi eserlerine hakim bir muze. 19 ve 20.yuzyil fransiz ve danimarka eserlerini bulmaniz da mumkun. Mesela Degas'nin balerin heykelleri sergisini burada gorebildim. Cok basarili ayri bir fransiz ve danimarkali heykel bolumu de var ki anlatilamayacak kadar guzel bir koleksiyon. Ziyaret edilmeli. Van Gogh, Monet, Gaugin ve Cézanne'in da cok basarili eserlerini gorebilirsiniz. Ozellikle ciddi bir Gaugin koleksiyonu var. Kis bahcesi kahve molasi icin oldukca keyifli. 

Buradan istikamet Rosenborg Slot. 1600lerde yazlik saray olarak kullanilan mekan, muhtesem bir bahce ile cevrili.

Hemen arkasinda da Statens Museum for Kunst'a gecebilirsiniz. Devasal bir muze, ancak belirli eserleri gezebildik mutlaka gormeniz gerekenler : "Boys bathing in Skagen,Summer Evening - Peder Severin Krøyer" , Portrait of Madame Matisse, Edvard Munch- "Workers on their way home" ve gezebildiginiz her bolumu gezin. Son dakika oldu bizim biraz ama baya tatmin olmus bir sekilde ayrildik iki muzeden de. 
Ucak saatine kadar yine meshur meydanda Geist'in yaninda Fiat isimli italyana gidip guzelce italyan yemekleri yedik. Bu arada yine bir unutulmaz mac olan GS-FB macini izledim facetimedan, Kopenhag demek bana Galatasaray demek halen. 




Kopenhag'la ilgili bir kac detay daha: en cirkin erkegin bile inanilmaz bir sekilde tarz oldugu, erkeklerin giyinmeyi ne kadar iyi bildiklerini, kadinlarinin gencken soguk guzel denecek guzellikte olduklari ve erken yaslandigi ama bebekli olsalar bile bakimlarini elden asla birakmadigi, lezzete cok onem verdikleri, herseyin mutlaka bir tasarimdan ibaret oldugu ve inanilmaz pahali bir sehir Kopenhag. Londra kadar diil ama ordan sonra gordugum en pahali avrupa sehri diyebilirim. Hesaplara mutlaka dikkat edin cok dalginlar ya eksik yaziyorlar ya da otelde oldugu gibi fazla cekiyorlar karttan.


4gun yeterli ama biraz daha kalayim,muzeleri detayli inceleyim,opera izleyim ya da 30 dakika mesafedeki Malmö'ye de trenle gideyim derseniz 5 gunu gecmemenizi tavsiye ederim. Her yer birbirinin tekrari olmaya basliyor bir yerden sonra.

Birkac fotograf icin tatil arkadasim Didem ve Asli'ya ayrica tak! (dancada tesekkur etmek).

Gezmeye de yazmaya da devam.