Sefaletten, kokoşluğa geçiş buna derler heralde: son model Toyota gri deri koltuklu Van'imiz yerel rehber ve şöförümüz garın kapısında hazır bizi bekliyor! 21 saatlik tren maceramızın bittiği nokta Chiang Mai oldu. Trendeki diğer tipler umarız bizi görmemiştir edasıyla attık kendimizi koltuklara, klima da var, süper!
Muhteşem rehber Chan ve şöförümüzle de tanıştık. Herkes Savadikaaaa diyip duruyor birbirine eller birleşmiş şekilde.
Sabah 9 da varmamız gereken yere, 16 00'da varınca plan falan kalmıyor tabi ki! Hadi bizi otele götür diyince otelin 3.5 saat uzaklıkta olduğunu duyan ben, yarı çaplı cinnet geçiriyorum. Çünkü Chinag Rai'de konaklıcakmışız!
Yolda lokal bir noodle çorbacısından süper yerel yemeklerimizi yedikten sonra uzun yolumuza koyulduk, git git bitmiyor, ipod, iphone, ipad, kitap, cep telefonu, tr hattı, ingiltere hattı, whatsapp, yol hala bitmiyor, uyudum uyandim hala bitmedi, kabuslar görürken sonunda uyandım ve şehir ışıkları. Geldik: Chiang Rai!
Kuzeyle ilgili çok şey okumadım giderken, sınır kasabalarını falan araştırdım, şehirler için nasılsa rehber var tembelliğine verdim kendimi. Ama yolda bir kaç şey gözüme ilişmişti. HIV oranı en yüksek şehir Chiang Rai ve Mai'ymiş, sana ne HIV'den diceksiniz ki öyle diil , bizi çok ilgilendiriyor. Başımıza gelenlerden haberiniz yok :)
Otele zor bela kendimizi attık, dedim ki hadi masajjj! Çok şık bir oteldeyiz sözüm ona, masaj salonu vardır diye aradım, çat pat ingilizceleri, 1 saat mi 1.5 saat mi size kalmış kısmı ve lady massage, 2 ladies vs derken odaya iki tane, parayla çalışan abla gelmez mi!!! Önce anlamadım ben tabi,yol tepmesi sersemlipğinden heralde, aldım bunları içeri, ama sonra durum anlaşıldı, ve çok geçti. Kadınlar bizi yoğur yoğur, o çirkin uzun tırnaklarıyla, üfle püfle, hayatımızın en kötü masajını 500'er bahta yaptırdık. Bu paraya masaj harici, erkekler herşey yapılabilirmiş, onu öğrendik ama biz teşşekür edip kadınları sepetledik. Masajdan soğuma sebebim olabilirlerdi o derece kötüydü, sanırım bazı erkeklerde sexten soğuyabilirdi o ablalarla olsalar, tabi tercih meselesi :)
Masaj şokunu, duş alıp sokağa atarak kendimizi, yok ettik.
Yediğim en güzel Thai yemeklerinden birini burda yedim:Aye's Restaurant. Kitaplardan bulduğumuz bir yer ve muhteşem kuzey yemeğinin adı: Kouw Soi Kai, a mild yellow from chicken with fried&boiled noodles&a plate with condiments. Biraz uzun ismi, not edin ve oralara yolunuz düşerse kesin yiyin.
Beni yakından tanıyanlar iyi bilir acıya alerjim vardır, çok yersem nefesim tıkanır, hatta ilk sushi yemem 10 sene önce acılı bir faturayla sonlanmıştı San Diego'da bir hastanede.
Hayatınızdaki tüm acıları düşünün, bir de bu yemeğin acısını düşünün..Didem'in gözlerinden yaşlar gelerek, chopstickleri tutamayarak yemeye çalışmasını kameraya aldım, o derece acıydı! Ama ben bayıla bayıla yedim bu yemeği, nasıl oldu bilmiyorum, acıdan geberdim o ayrı, Chang üstüne Chang içtim, gariptir ki anında yok olan bir acı, bizim antep acılarına benzemiyor.
Bu tayland beni çok konuda geliştirdi :) daha neler görücez bakalım, fobim örümcekle yüzleşebilecek miyim acaba mesela??
Akşam pazarı vs derken uykumuz geldi sabah 7 de yola çıkacağımız için apar topar uyumaca.
Sabah Long Neck Tribe, Giraffe People dedikleri insanların kasabasına gittik, gerçekten boyunları halkalarla, bacakları dizlerden halkarla uzatılmış kadınlar dolu etraf. Bebeler bile böyle, amaç köydeki erkekler avlanmaya gittiğinde kaplan saldırılarından korunmakmış.
Bir kaplan ilk boyna sonra da bacağa saldırırmış, iyi oldu öğrendiğim çünkü ertesi gün kaplan sevecektim de :)
Hepsi birbirinden güler yüzlü, inanılmaz el işleri yapıyorlar, atkı yüzük ne varsa topladık, tezgahından satın almadıklarımız arkamızdan küfür etti ama, bol bol fotolarını çekip söz verip almayınca küfür ediyorlar sanırım, iyi ki geldiniz demedikleri kesin.
Burası çakma kasabaymış bi de onu öğrenmiş olduk, asıl Giraffe People Burma'da yaşarmış. Napalım diyip yola devam.
Kraliçenin 13 senede topladığı çiçeklerden oluşan bahçeye geldik. Mae Fah Luang Garden. Her çiçek var Türk gülü ya da karanfili yok, napalım böyle bahçeyi diyip geçiyorum. Orkideler inanılmaz bu arada, hayatımda böyle renk çeşit görmedim, azmış derler ya çiçeklere, öyleler.
Gez gez bitmiyor, şimdi de Burma/Myanmar sınırına gidiyoruz. MAE SAI buranın adı, hayatımda bu kadar takı çeşidini bir arada görmedim, rehberimizin delirme noktası olabilir, herşey bedavaymış gibi deniyorum alıyorum, nakit bitiyor kartlara geçiliyor, para bozdurmak lazım. İmdat durumu.
Tayland'la ilgili en önemli bilgi: heryerde pazarlık yapabilirsiniz ama Chang Rai'de asla, inanılmaz ukalalar. Nelerine güvendiklerini anlayamadık ama pazarlıkta zarara uğradığımız tek yerdir. Almayacağım deyin dönün arkanızı gidin gelmiyorsa vermez o paraya geliyorsa kazandınız demek ki.
Takı toka alışverişi, Burma'ya 15dolara kolay geçebilme özgürlüğü, etrafta çin malının bolcana ve beleşe olmasının sebebinin iki ülke arasından geçen nehir olması gibi bilgileri öğrendikten sonra Laos sınırına gidiyoruz. 3 ülke bir arada görücez heyo ! Hem tam ortalarında kocaman bir Bronz Buddha varmış,dünyadaki en büyükmüş, merakla bekliyorum. Opium tarlalarından geçerek Laos sınırına vardık, artık opium çıkmıyormuş, türkçesini yazarak narkotikle başım belaya girmesin, siz anladınız neden bahsettiğimi. Ondan buraya eskiden golden triangle derlermiş, bolcana kaçakçılığı yapıldığı için 3 ülkedende ...
Sınırda kocaman bir nehir, incecik bir kayık ve motor. Bindik, deli gibi gidiyoruz, sanirsin need for speed'de yarışıyoruz. Leş gibi bir su, düşsen timsahlar parçalar o derece bataklık gibi, Laos'a geçtik. Klasik bir kasaba etraf turistik eşya dolu, Don Zao ismi.
Kavanozda ölü yılanlar akrepler kertenkeleler görüp merakla soruyorum. Viskiymiş, hayatta herşeyi 1 kere denemek gerek diyerek ilk shot'ı yapıyorum, ıyy viski sevmem ki ben! 2.yi ginsengden yana kullandım, bu daha otsu bir tad, ölü yılandan daha güzel sanırım :) Didem de, Chan'de içtiğime inanamıyorlar. Ben de kendime inanamıyorum. Bunlar afrodizyakmış meğer, sonradan öğrendim, o gece kendime gelemedim. Uykuda falan her türlü rüyayı görüyorsunuz, 3.5saatlik Chiang Mai'ye dönüş yolunda birebir yaşadım, kabusa döndüler bir yerden sonra!
Chiang Mai! Işıklar şehri, her yer cıvıl cıvıl, etraf lady boy dolu, escort dolu, barlardan müzikler fışkırıyor, ortada bir thaibox ringi, hemen yarın akşama biletlerimizi alıyoruz yaşasın maça gidicez. Didem beni de gaza getiriyor, kendisi sıkı bir MaeThai'ci olduğu için çok heyecanlı da bana ne oluyor bilemedim, kan göresim var sanırım.
Şehrin her yeri neredeyse Loi Krathong Festivalinden dolayı ışıklar içinde, fotoğraf için büyük şans. Her yeri yürüyerek geziyoruz, etrafta fareler dolanıyor bizim kediler kadar, bizim fareler kadar da karafatmalar var. Enteresan bir şehir, artık hiçbişiden korkmuyoruz 3,5 çığlık, geçti gitti :)
Fotoğraf çekmek çok zevkli bu ışıklarla! Çok yorucu bir gündü, yazarken bile yoruldum.
Bu ışık şöleni kadar renkli olsun rüyalarımız :)