18.03.2011

Dolunayda Işık Festivali

Tatilimizin son durağı Koh Phandan adasındaki meşhur:”FullMoonParty”.
İki ada arası, mülteci tekneleri gibi minik teknelerle, 250 kişi falan tıkışarak gidiyoruz. Adayı çamur basmış, otele 2 saatte kavga kıyamet şeklinde varıyoruz.

Gidiş o gidiş, en izole yerdeyiz, artık nasıl partileriz bilmiyorum. Burası Koh Samui’den de romantik, valla ne işimiz var birbirimizle burda diye alkole vermek en iyisi kendimizi.


Masaj vs derken duşa giriyorum, minik bir kertenkele, çok normal. Su açılır şampuan ele alınır. Tam o pozisyon vardır ya, hani Blendax reklamlarındaki kız, duş arkasında, ellerinle saçlarını köpürtüyor,  işte o sahne ve yanında Arachnophobia filmini düşünün!!!! İlk başta farkında diilim, arkada birşey beni izliyor, ve hissedip dönüyorum. Dönmemle, donmam, hepsi bir anda oluyor zaten, çığlık at desen, atamam, hareket et desen, edemem, hayatımdaki tek fobik olduğum şey, hiç görmediğim bir şekil ve irilikte karşımda duruyor kafamın hizasında. Donup kalmam Didem’in beni cıyak cıyak çıkarması banyodan bunlar pek yok gözümün önünde, bir anda oluverdi heşey.


Bu olaydan sonra 1 dakika bile durmuyorum zaten o otelde, bungalowu terkedip, ağlayarak yandaki 5 yıldızlık lüks villaların olduğu otele gidiyoruz, tabi fiyatlar bütün 10 gündür toplam harcadığımız kadar, pazarlık, kalamam orda vs diye dil dökmeler ve  ağlama zırlama ile  tatilin en güzel kısmı başlıyor. Muhteşem villamızda, bahçemizde havuzumuz,  2 gün keyif üstüne keyif yapıyoruz.


Şansımıza en güzel ve en renkli festival olan, Loi Krathong’a denk geldiğimiz için, dolunay gecesi büyük bir ışık, çiçek ve mum şöleni oluyor her yerde. Senede bir kere olan bu festivale ışık festivali de diyorlar.  Yaptığınız şey çok basit, lotus çiçeği gibi çiçeklere tütsüler ve mumlar batırılmış oluyor, ve nehir/su tanrıçasına şükrederek ve adak adayarak, mumları yakıp suya bırakıyorsuz.

Bizim otelin hazırladığı çiçekleri tütsü ve mumlarla önce havuza bırakıyoruz. Sonra da benim en sevdiğim kısım, kağıt lambaları yakıp gökyüzüne bırakıyoruz! Bin tane dilek diledim heralde :) artık bu sene bir tanesinin olması şart! Tüm inançlarım sarsılacak yoksa !

Bu seremoniden sonra çamurlar içinde bir tuktukla yine yollara düşüyoruz, istikamet merakla beklenen fullmoon party.


Fullmoon Party ile ilgili çok kısa ve öz yazacağım: eğer gençsen, genç diilsen ruhun gençse, delilik yapmaya yer arıyorsan, ve özellikle bekarsan mutlaka 1 kere görmen gereken bir parti. Herkesin kovalardan pipetle alkol hüplettiği, yarı çıplak dolandığı, vücutlarına fosforlu boyalarla işaretler çizdiği, rengarenk şapkalar taktığı, tuvaleti gelenin rahatça denize işediği, sağdan soldan önden arkadan techno ve trance ve her türlü popüler parçanın yükseldiği, insanların deliler gibi dans ettiği bir event.




Tamamen  şansa tanıştığımız Avusturalya’lı 2 kız 1 erkekten oluşan ekiple parti çok daha eğlenceli oldu, gerçi kızları 10.dakkada kaybettik, Jason başımıza kaldı. Gidişi kadar dönüşü de maceralı olan partiyi 4’te bırakıp villamıza döndüğümüzde, buraya keşke 22’yken gelseydim dedim tekrar.

Gerçekten dolunay bir farklı burada bu arada! Dalgalarda mavi kırılımlar yaratıyor, her yer yakamoz....


Tekneyle Koh Samui, ordan Bangkok.. son alışverişler yapılır ve sabah yola çıkmak üzere Tayland’a son bye bye biramızı Chang’ı kaldırıyoruz...
Ve eve dönüş,

Bu tatil bana ne kazandırdı: böceklerden tiksinmemek, önüme konan herşeyi şükrederek yemek, 2 thai pant ile 10 gün dolaşabilmek, örümceklerden korkmamak(makul boyutlarda olanları!), herşeyin varoluşuna saygı duymak ve budizm...

Mutsuzum ne yalan söyliyim ist’da yaşamaktan, böyle varlık içinde yokluk çekmekten de, 5 dakkalık yolu 45 dakikada gitmekten de, insanların egolarında boğulmaktan da...
Hamamböcekleri arasında bile, daha huzurluydum en azından..
xox

17.03.2011

Koh Samui, cennet ada??

Kuzeyde hava kötü olur diye endişe ederken, güneyde sonbaharı yaşamayı beklemiyorduk.
Gök delindi resmen, dün geceden beri, İstanbul’da 1 senede yağan yağmurun hepsi yağdı ve yağmaya devam ediyor. Bizde yolda sürünmeye, cennet adalara gitmeye çalışıyoruz inatla. Otoban maceramiz, ingilizcenin i’sini bilmeyen bir kasabada sonuçlandı. Döviz bürosu ve taksi bulmamız 1 saat sürdü. Sonunda feribota yetiştik, turist yüzü gördük, 48 saattir nerdeyse hep çekik yüz, nereye kadar!?!
1 saat süren bir tekne yolculuğu, limana geldiğimizde havanın berbat olduğunu görüp çöküyoruz. Bu arada manastırdan apar topar kaçtığımız için bugüne hiçbir yerde rezervasyonumuz yok. Hatta ada ile ilgili bilgimiz dahi yok, programımızda bile değildi burası.
Taksi ararken 65 lt’lik backpack’imle kaplumbağa gibi hissediyorum. 1 haftadır sırtımda bununla geziyorum çünkü.
Yine kaderimizde tuktuk varmış. Dolmuş usulü biniyoruz, yine pazarlıkla tabi. Tayland’da ne fiyat duyarsanız 4’te 1’ini verin. Eğer arkanızı döndüğünüzde sizi geri çağırıyorlarsa, sizindir 4’te 1’ine herşey, yoksa uğraşmayın, özellikle kuzeyde pazarlık çok çok az..  
Kalmak için en canlı plajı seçmeyelim, 2.sini seçelim diyerek Lima diye bir plaj seçtik haritada. Oraya doğru 1 saat daha tuktuk, kusmak istiyorum artık, iğrenç kokular, çamur tadı ağzımda, açız, ve kalacak yerimiz yok.
Tuktuktan inip, şuğursuzca otel aramaca, o kadar bitiğiz ki, sürünüyoruz resmen yürürken. Plaja kadar gidiyoruz,  nerde kalacağiz derken, ilk düzgün yere dalıyoruz.
Dün geceki manastır tahtasından sonra, güzel bir yatağı hakettim! Plaj manzaralı bir oda tutup, duşa atıyorum kendimi. 2 gündür yıkanmadım tabi, leş gibi hissediyorum. Çitilenerek temizlendikten sonra, kumlara koşuyorum. Adada olmanın verdiği keyif ayrı kesinlikle. Etraf palmiye dolu, yağmur sonrası hafifi bulutlu güneşli bir gökyüzü ve okyanus! Deniz rengi yağmurdan çamurumsu, ama umrumda diil. Bol bol foto çekiyoruz. Ve sahil pedikürü yaptırıyoruz, kadın ayaklarımın pislipine hayran kaldı eminim, simsiyahtı resmen!
Tayland’a bekar gidilir ama iki aynı cinsiyetten arkadaş tatile çıkarsan, romantik adalara gitmeyeceksin. Etrafta herkes neredeyse “çift” olduğundan, biz de o damgayı yiyoruz ! Hem de tüm tatil boyunca gördüğümüz en yakışıklı Fransız’dan!
Bu talihsiz durumdan sonra sahilde,istakoz ve biraya boğulup, bir sonraki geliş planlarımızı, yalnız olmamak şartıyla yapıyoruz! Adada herkes nereli olduğumuzu soruyor. Etraf o kadar hollandalı ve fransız kaynıyor ki, biz iki türk kızı olarak koyu renk kalıyoruz tabi. Avrupa’lı ve Amerika’lı adamlar (50+) buraya çıtır kızlarla olmaya geldikleri için biraz garip gözüküyorlar, adam 55 yaşında kız 16 yaşında .. Çok yüzeysel herşey o konuda, ve mide bulandırıcı. Ne yazık ki ciddi bir sömürme söz konusu “dişiliği” ..
Yemek, alışveriş ve masaj buranın vazgeçilmez 3lüsü...





Fil gezileri, kaplanlar, tapınaklar ve şelaleler de var gezilebilecek diğer yerlerde yaptığımız gibi ..Kısacası Koh Samui’ye romantik yapmaya gidin, çünkü çiftseniz eğer size cennet ada gibi gelen yer, bekara kabus olabiliyor.
Başka keşvedecek bir sürü ada var, bekarlara tavsiye edilecek ...
Bir sonraki durak : Koh Phangan, my island!