3.03.2013

Kobenhavn Kacamagi




Kopenhag benim icin Galatasaray'imin Avrupa Kupasini aldigi sehirdir. O zaman universite sonda,maca gidemedigim icin buyuk hayal kirikligi yasadigim sehir olarak aklimda kalmistir hep. 

Nisan ayinda ucak biletlerimizi alirken,aralikta bu kadar soguk olacagi aklimiza gelmemisti. Hani tarif edilemez,akil donduran bir soguk. 4 gunu de boyle gecirmedik tabi 1 derece olunca hava isindi diye sevindik o derece bir havasi var bu ulkenin. Ona gore kisin gidiyorsaniz hazirlikli gidin.

Sabah ucagi ile 2 saat 55 dakikada Kopenhag'a vardik. Kisa bir vize kontrolunden gecip, tren istasyonundan 36 krona bilet alip sehrin gobegine trenle 12 dakikada iniliyor. Merkezde bir otel secmenizi oneririm. Ekip olarak karisik rezervasyon yaptigimiz icin bi kisim(Didem,ben ve Ilknur) L'Avenue Boutique Hotel'de, Gunes ve Asli Aksel Hotel'de kaldi. Bizim otel taksi ile merkeze 5 dakika, 80 kronluk mesafedeydi (1kronu hesaplamak icin 3 e bolun), bir kere yuruduk asagi yukari fotograf vs cekerek 15dakika suruyor. Aksel'i taksi masrafi olmadigi icin oneriyorum. Yoksa tarz vs olarak bizim otel de pek hostu.

Sehirde gezmek icin bisiklet de kiralayabilirsiniz. Bence bu aylarda gidecekseniz en iyi alternatif derim. Her yer birbirine cok yakin ve taksi bulmaya ugrasmak zorunda kalmassiniz. 

Bir Avrupa sehrine, Christmas zamani gitmenin en buyuk avantaji etraftaki sonsuz isik seli ve Noel pazarlaridir. Kopenhag'da bunun en guzel kanitlarindan biriydi.

 Tivoli Gardens ilk durak. Merkez tren istasyonunun hemen yaninda. 1843 yilinda kraliyet icin yaptirilmis bu eglence bahceleri,o kadar ihtisamli ve goz alici ki,1950'de Walt Disney burayi ziyaret ettiginde ilham kaynagini burda bulmus ve Disney World'u yaratmis.
Iceride egzotik yapilardan, cesitli restoranlara, donme dolaplardan rollercoasterlara, sicak sarapcilardan,ayakustu atistirmalik mekanlara gibi, 7den 70e her yasa uygun pek cok secenek var.  Kasim ortasi acilan winter wonderland, aralik sonuna kadar ziyaret edilebilir.  Karanliktan sonra gezmeyi oneririm, cunku Christmas isiklari ile gercekten peri masallarini kiskandiracak kadar guzellikte oluyor aksam. Nimb Hotel,klasik muzik konserlerinin oldugu Tivoli Concert Hall, Tivoli Akvarium, Pantomime Theatre'i ziyaret edebilirsiniz. Giris ucreti cesitli, 93kronluk olani secmenizi oneririm tum gerekli seyleri kapsiyor.

Tivoli'de karin doyurduktan sonra yuruyerek Ruby'ye gectik. Ruby kokteylleriyle unlu yemek oncesi gidilen bir bar. www.rby.dk adresinden inceleyebilirsiniz. 
Daha cok gentlemen's club gibi ve evin oturma salonu havasinda ust kati, altta ozel bir parti oldugu icin inemedik ama gorunen pub tarzi somineli bir alandi. Garsonlar cok yardimsever ve guleryuzluler. Kokteyl menusu meshurmus, tercihimi lotus white'dan yana kullaniyorum,sampanya severseniz hafif ve basarili bir karisim. 

Sonra ismini vermeye degmeyecek bir sushi deneyiminden sonra, Bar7'a gectik. www.barsyv.com 'dan adres bilgilerini alabilirsiniz. Lokallerin bulusma noktasi,klasik bir persembe aksami. Lokal gibi hissetmek isterseniz mutlaka bir ickiye gidin.
Hemen yakininda Zen'e ugrayabilirsiniz dans etmek icin. www.zen.dk . Giris ucretli.

Ertesi sabah erkenden Kopenhag'in simgesi olan denizkizi heykeline heyecanla gittik. Fakat gordugumuz kucucuk heykel hic de hayallerimizdeki gibi degildi. Beklentinizi dusuk tutun. Ayrica heykelin bulundugu bolge o kadar soguktu ki foto cekerek kosarak mekandan uzaklastik. Yuruyerek, Kastellet'in icinden, Design Museum'a gectik. Donan kanal ve binalarin fotolarini cekmekten yurumekte zorlanacaginizi garanti ederim. Sehir gercekten Andersenden masallardan firlamis gibi. 

Design Museum mutlaka gorulmeli, tum Danimarka ile ilgili stilize objeleri mobilyalari burda gorebilirsiniz. Ayrica cok genis bir plak koleksiyonu iceride sergilenmekte. Daktilolar,atari,ilk laptoptan ilk apple a pek cok seyi gorunce zaman tuneline girmis gibi oluyorsunuz.


Muzeden sola donup Bredgade'den Kongens Nytorv meydanina dogru yururken, ihtisalimli rus kilisesi olan Marble Church (Marmorkirken)'u ziyaret edebilirsiniz. Klisenin dome'u avrupanin en buyuklerinden.




Kiliseden cikinca tam karsinizda Amalienborg ve Frederiksstaden'e giden yolu goreceksiniz 5dakika yurume mesafesinde, kraliyet saray meydanindasiniz.Burasi 1750'de 4 tane soylu aile icin yaptirilmis 4 Rococo Palace deniyormus. 1790larin sonunda, sarayi yaninca, kral  4lu sarayi almis. O gunden beri de  burada yasiyor kraliyet ailesi.  Kralice eger saraydaysa mavi lacivert kiyafetli ordu askerleri 2saatlik vardiyalarla sarayin meydaninda duruyorlar. Her gun saat 11:30'da aksam nobetini yapan askerlerle degisim torenleri var, izlemesi eglenceli gercek kursun askerler karsinizda oluyor.


Oglen atistirmasi tipik bir danimarka yemegi olan acik sandvic: smørrebrød , her yerde arabalarda bile satiyorlar. Meydandaki (Kongens Nytorv) Signatur 'de deneyimledik: http://signatur-spisehus.dk/en/ . Menuden marrinated herring secerseniz en tipik olanini yemis olursunuz. 

Ayni meydanda tum unlu restoranlar, opera binasi, sehrin en buyuk alisveris merkezi ve alisveris caddesini bulmak mumkun. Buradaki Hotel D'Angleterre, 250 yillik bir gecmise sahip bir otel, mutlaka ziyaret edin, ben edemedim cunku tadilattaydi, mayis 2013'te aciliyor.


Ny Havn (new harbour) tum fotograflarda gormeye alistigimiz rengarenk kuzey avrupa evlerinin siralanmis oldugu yeni liman bolgesi. Burda cesitli kafelerde yerel biralardan yudumlayip etrafi izleyebilirsiniz. Bence cok turistik, sadece fotograf cekip devam etmenizi oneririm :) Ama kesin biralari deneyimleyin. Hatta tr de ictigimiz Carlsberg'in bile tadi farkli.

Ny Havn'i arkaniza alinca meydanda karsiya gecin, tam karsinizda meshur alisveris caddesi olan Strøget 'i bulabilirsiniz. Etraf Lego cenneti, almadan donmeyin. Mutlaka kucuk de olsa ani olarak almak gerek, ne de olsa Lego ile buyuduk hepimiz.

Cadde Istiklal caddesi gibi trafige kapali alan, akliniza gelebilecek her marka mevcut. Alisverise kendinizi cok kaptirmayin bildiginiz markalarda, cunku zaten hersey ulkemizde var. Kuzey avrupaya ozel bir kac marka ve tasarim magazalar var ki bunlari zaten hemen farkedeceksiniz onlari mutlaka ziyaret edin: Moshi Moshi, Day Birger Et Mikkelsen, Flippa, Hay bunlardan birkaci.


Aksam yemegi icin daha onceden cok methini duydugum Noma'nin eski ikinci sefinin actigi Geist'i (gayst diye okunuyor) sectik. Yine meshur meydan Kongens Nytorv'a gidiyorsunuz adres olarak, oglen icin onerdigim Signatur'un yani hemen. Menuden onerilerim: "spinach lightly stewed with samphire and piment" , "pot roasted cauliflower with black truffle" baslangic olarak, tadlari muhtesemdi. Tarif edilemez mutlaka deneyin. 
Ana yemekte ben tongue of veal with carrots yedim, tad cok guzeldi ama daha iyilerini yedigime eminim. Bu yemekleri yerken et yemeyi birakmis degildim, ama simdi bu satirlari yazarken "et" hakkinda yazamayacagim farkettim. Garnituru havuclar sotelenmisti ve tadlari organik olduklari icin cocuklugumuzdaki kadar safti. Masadaki digerleri "potato mash with brown stone crab and salted soutter" yediler. Bildigimiz yemeklerden cok farkli tereyaginda eritilmis corba gibi bir yemek, bir kisma agir geldi hepsini bitirmek, bence tadi muhtesemdi. Denemek icin paylasimli bir tabak olarak ortaya soyleyebilirsiniz. Sarap listesi gayet basarili. Zevkinize gore mutlaka bulacaksinizdir. Fiyatlar tr de bu ayarda bir restorana gore oldukca uygundu. Adam basi 170TL gibi bir hesap odedik. Tatli listesi de tatminkar. Garsona onerilerini sorup ilerlemek en iyisi oluyor boyle yerlerde. Yeni tadlar deniyorsunuz. Hele yemegin sonunda gelen yukarida fotografini gordugunuz koskocaman pamuk helva inanilmaz.

Bu kadar gezip aksam bir yerlere gitmek imkansiz oluyor tabi. Birkac bar onerecegim tabi ki : Balthazar Champagne Bar, 1105, Ruby's ve Bar7 zaten onerdiklerimden.
Dans etmek icin Simons&Simons. Ama biz giremedik. Kapisi saglamdi. Turist olunca almiyorlar. Onceden kesin rezervasyonsuz gitmeyin.


Cumartesi tum gunu sabah erkenden meshur ozgur bolge "Christiania"ya gittik. Tamamen bambaska bir memleket,zaten kendi ayri bayragi bile bar. 3noktali. Ismindeki i harflerindeki noktalardan geliyor bu bayrak. 
Buranin ozelligi herseyin serbest oldugu bolge olmasi. 1970lerin basinda hippilerinin ve evsizlerin bolgesi olarak bilinen bolgede, arac kullanimi yasak, uyusturucu satisi ve kullanimi serbest. 
Yaklasik 1000 kisinin yasadigi bolgede Kopenhag'daki elegan,saglikli insanlarin tersine, mor gozler,cokmus yuzler var etrafta. 
Her sene 1milyon uzerinde turist ceken bu bolgede fotograf cekmek kesinlikle yasak, ben denedim ve baya bir laf yiyorsunuz, gelip sildirmeye kadar uzuyabilir. Dikkat edin derim. 

Yazin tabi daha keyifli bir ortam oluyormus. Konserler etrafta eglenceler vs.. Biz yagmur camur derken pek birsey anlamadan terkettik mekani. Agir bir duman etrafi sarmisti ama sabahin 11inde bile :)




Gunun geri kalanini tasarim magazalari gezerek gecirip, oglen yemegi icin "Raw42"yi denedik. Herseyi dogal bicimde servis ediyorlar. Raw juice kesin oneririm: Barcelona denedim,icinde havuc,mango,elma ve cilek vardi. Yemek olarak da lazanya yedim cig sebzelerden. Enteresandi, deneyimlemek gerek. Adres olarak Hay magazasinin hemen karsi carprazi. Strøget ve cevresinde gezerken bulabilirsiniz burayi.




Aksam yemek icin meat packing bolgesi dedikleri bolgeyi sectik. NY gibi burda da heryer populer. Terkedilmis bir bolge gibi gozuken bu alanda hem barlar mevcut hem de cok guzel restoranlar. Biz secimimizi Kodbyens Fiskebar'dan yana kullandik. Lezzetli deniz urunleri icin 1numarali adres bence. Menuden tavsiyem mutlaka ortaya paylasimlik isteyin herseyi: langoustine,crab and chessnut truffles from gotland and jerusalem artichoke, blue mussels, plaice western shores pan fried in browned butter, yeterince doyurucu oldu. Tadlar muhtesem. Fiyat daha pahali Geist'a gore ama hakediyor. 

Son gun olan pazar gunu otelden cikip yuruyerek sehri kesvettik. Cok da uzun olmayan ama sogukta parmaklarin hissizlestigi bir yuruyusle, meshur Radisson SAS oteline vardik. Zaten sehrin her yerinden gorebileceginiz unlu mimar Arne Jacobsen'in eseri bu gokdelen,1960larin ikonik binalarindan. 1980de yenilenen otelin sadece 606numarali odasi ilk halini koruyor. Resepsiyondaki gorevliler sorarsaniz oda bossa gezmenize izin veriyor. Ulkeyi ziyaret eden tum devlet adamlari ve unlulerin kaldigi bu otelde, giriste hemen karsi duvarda pek cok ismi gorebilirsiniz. B. Ecevit ve A.Necdet Sezer'de bu isimlar arasinda yer aliyor. 

Asil guzel olan resepsiyonun ust katindaki toplanti odalari, ikon haline gelen "swan chair" ve "egg chair"lere ozel toplanti odalari bulunmakta. Gorsel inanilmaz. Kuzey avrupa ic mimarisi her yerde hakim. Mutlaka gorulmeli.

Bu kisa turdan sonra geri kalan zamani muzelere ayirdik. Kopenhag muze ve eserler bakimindan cok zengin: Ny Carlsberg Glyptotek ozellikle misir, yunan, roma ve akdeniz bolgesi eserlerine hakim bir muze. 19 ve 20.yuzyil fransiz ve danimarka eserlerini bulmaniz da mumkun. Mesela Degas'nin balerin heykelleri sergisini burada gorebildim. Cok basarili ayri bir fransiz ve danimarkali heykel bolumu de var ki anlatilamayacak kadar guzel bir koleksiyon. Ziyaret edilmeli. Van Gogh, Monet, Gaugin ve Cézanne'in da cok basarili eserlerini gorebilirsiniz. Ozellikle ciddi bir Gaugin koleksiyonu var. Kis bahcesi kahve molasi icin oldukca keyifli. 

Buradan istikamet Rosenborg Slot. 1600lerde yazlik saray olarak kullanilan mekan, muhtesem bir bahce ile cevrili.

Hemen arkasinda da Statens Museum for Kunst'a gecebilirsiniz. Devasal bir muze, ancak belirli eserleri gezebildik mutlaka gormeniz gerekenler : "Boys bathing in Skagen,Summer Evening - Peder Severin Krøyer" , Portrait of Madame Matisse, Edvard Munch- "Workers on their way home" ve gezebildiginiz her bolumu gezin. Son dakika oldu bizim biraz ama baya tatmin olmus bir sekilde ayrildik iki muzeden de. 
Ucak saatine kadar yine meshur meydanda Geist'in yaninda Fiat isimli italyana gidip guzelce italyan yemekleri yedik. Bu arada yine bir unutulmaz mac olan GS-FB macini izledim facetimedan, Kopenhag demek bana Galatasaray demek halen. 




Kopenhag'la ilgili bir kac detay daha: en cirkin erkegin bile inanilmaz bir sekilde tarz oldugu, erkeklerin giyinmeyi ne kadar iyi bildiklerini, kadinlarinin gencken soguk guzel denecek guzellikte olduklari ve erken yaslandigi ama bebekli olsalar bile bakimlarini elden asla birakmadigi, lezzete cok onem verdikleri, herseyin mutlaka bir tasarimdan ibaret oldugu ve inanilmaz pahali bir sehir Kopenhag. Londra kadar diil ama ordan sonra gordugum en pahali avrupa sehri diyebilirim. Hesaplara mutlaka dikkat edin cok dalginlar ya eksik yaziyorlar ya da otelde oldugu gibi fazla cekiyorlar karttan.


4gun yeterli ama biraz daha kalayim,muzeleri detayli inceleyim,opera izleyim ya da 30 dakika mesafedeki Malmö'ye de trenle gideyim derseniz 5 gunu gecmemenizi tavsiye ederim. Her yer birbirinin tekrari olmaya basliyor bir yerden sonra.

Birkac fotograf icin tatil arkadasim Didem ve Asli'ya ayrica tak! (dancada tesekkur etmek).

Gezmeye de yazmaya da devam.